Henüz 20’sinde gencecik bir delikanlııyken kapısından girdiği kulüpte, 70 yaşına gelmekteyken Türkiye’de ve dünyada elde edilmedik başarı bırakmamış bir adam.
2017 Aralık ayında en son Galatasaray’a geldiği basın toplantısında “benim de kendime göre hayallerim var” diyen bir adam.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Atatürk’ün göstermiş olduğu istikamette, sosyolojide “dikey sınıfsal akışkanlık” denilen sosyal mobilizasyonun en önemli örneği, Çocukluğu, delikanlılığı zorluklar içinde geçse de hiçbir zaman vazgeçmemiş, hep zirveyi zorlayan bir adam.
Üniversitelerde hakkında tezler yazılmış, Türkiye’nin tarihteki en başarılı adamları listesinde akla gelen ilk 5’teki bir isim. On milyonlarca taraftarın kendisine “İmparator” lakabını taktığı, hatta İtalya’da da öyle anılan, Floransa ve Milano sokaklarında dolaşırken “Imperatore” diye seslenilen, UEFA’da Elit kategorisine dercedilmiş bir teknik direktör.
500 yılı aşkın tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet etmek, iyi devlet adamları yetiştirmek amacıyla kurulmuş, daha sonra içinden Türkiye’nin en büyük markası Galatasaray Spor Kulübü’nü çıkarmış bir okul. Cumhuriyet kurulurken bu felsefeyi ortaya koyan, savunan ve uygulayan devlet adamları, siyasetçiler, edebiyatçılar yetiştirmiş; Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarından biri, devlet okulu Galatasaray Lisesi. Mütevazi ailelerden gelen zeki ve çalışkan Anadolu çocuklarını parasız yatılı okutup devletin zirvesine gönderen Galatasaray Lisesi…
Bu liseden neşet etmekle beraber dünyadaki 1,5 milyar Müslüman’ın gözbebeği olmuş, UEFA ve Süper Kupa kazanılırken Kuzey Afrika’dan Urumçi’ye, Kerbela’dan Yakutsk’a, Aşkabat’tan Berlin’e kazansın diye uğruna dualar edilen, Avrupa’nın en güçlü kulüplerini iyi futbol oynayarak yenmeyi başaran, Türkiye’de 30 milyon, dünyada 100 milyondan fazla taraftarı bulan, Türkiye’nin en önemli uluslararası markası Galatasaray Spor Kulübü.
Kulübü böylesine büyürken ona kalpten gönülden bağlanan, hiçbir karşılık beklemeyen, onun için karda kışta deplasman otobüsünde cefa çekmekten gurur duyan, cebindeki harçlığı artırarak kulübüne destek olmak isteyen, duygusal bir taraftar kitlesi. Real Madrid’i Barcelona’yı, Chelsea’yi iyi oynayarak yenmenin hazzı ve özgüveninin tadını almış olan milyonlar…
Hepsi biraraya geldi, şartlar bizi bu noktaya getirdi. 2021’de bitmez sandığımız deniz tükendi. Hikayemiz eskidi. Bize bir yeni hikaye lazım…
“BENİM DE KENDİME GÖRE HAYALLERİM VAR”
Adana’dan İstanbul’a gelen o bıçkın delikanlıya İtalyanca, İngilizce basın toplantısı yapacak seviyede özgüven kazandıran; o delikanlıyla birlikte etkileşim evrenindeki yin ve yang gibi farklılıkların birbirini kusursuzca tamamlayacağı, her türlü yeniliğe öncülük etmiş, Türk tarihi için şehitler vermiş, Cumhuriyeti kurmakla övünen, Osmanlı’ya ve Türkiye’ye örnek devlet adamı yetiştiren o camia, Galatasaray Camiası. Bugünlerde Mayıs 2021’deki seçim için büyük arayışların içindeki camiamız…
Geçtiğimiz hafta sosyal medyada zaman zaman on milyonlarca izleyici sayısına ulaşan Cüneyt Özdemir, konu Fatih Terim olduğunda hiç de sıradan biri olmayan Serdar Güzelaydın ile bir Youtube yayını yaptı. Sahi, 2017 yılının Aralık ayında Fatih Terim “Nerede kalmıştık?” twitini attığında ve Galatasaray’a geri döndüğünde, o geri dönüşün arkasında birkaç aylık bir çalışma vardı. O günün Galatasaray Sportif AŞ yöneticisi Serdar Güzelaydın Fatih Terim’in kulübüne dönüşü konusundaki diplomasiyi aylardır yürütüyordu. Terim ile aralarındaki özel hukuk Güzelaydın’ın TFF yönetimlerinde milli takımlar sorumlusu olduğu dönemden ileri gelen neredeyse 20 yıllık bir dostluktan kaynaklanıyordu.
İşte bu kişi Cüneyt Özdemir programında Fatih Terim’in “yalnızlık” açıklamasını yorumluyordu. Güçlü, her sorunu çözen, “İmparator Fatih Terim'”den, hassasiyetleri olan, kalbi kırılan, kaygı duyan, üzülen “İnsan Fatih Terim”e dönük bir analiz yaptı. Etten, kemikten, kandan yapılmış birisi olduğunu ve yaşananlardan etkilendiğini, yalnızlığını ifade etmek istediğini anlattı. Galatasaray’ın bir sırat köprüsünden geçtiğini, Fatih Terim’in bunu bütün tecrübesiyle algıladığını ve Galatasaray’ın kanaat önderlerine bir çağrı yaptığını söyledi. Galatasaray’ın 90’lı yıllarda başlayan müthiş çıkışının ardından önümüzdeki dönemde yeniden 80’lerdeki iddialı olmayan haline dönmesi, Avrupa’yı titreten bir dünya markası olmaktan yeniden içine kapanık kapalı bir kulüp olma olasılığının bulunduğunu belirtti.
Kritik cümle şuydu: “Tarih, olaylar, vakalar ve oluşmakta olan şartlar Fatih Terim’i bugüne kadar ki görevlerinden farklı bir göreve itiyor olabilir.” Ve sonunda şunu ilave etti: “Fulya Hanım ve Fatih Terim’in torunu Yaman belki Galatasaray’ın efsane hocası Fatih Terim’in değil Galatasaray Başkanı Fatih Terim’in torunu olacak!”
Bunu söyleyen kişi sıradan bir kişi değil. Analizin içeriği de sıradan hiç değil.
GALATASARAY’IN BU SEFER “BAŞKAN FATİH TERİM”E İHTİYACI VAR
Galatasaray Camiası, Divan Kurulu üyeleri, kulübün genç üyeleri, camianın parçası olan taraftar, Galatasaray Eğitim Kurumları, Herkes bu yeni hikayeyi arıyor ve BİR ADIM bekliyor…
Türkiye’nin en önemli insan kaynağı denilen Galatasaray Spor Kulübü üyeleri arasında en büyük holdinglerin patronları, en önemli inşaat şirketlerinin sahipleri, en güçlü sosyal figürler, toplum liderleri, akademisyenler yıllardır Galatasaray’dan uzakta dururken işte Adana’dan Milano’ya uzanan o yolculuğu yapan bıçkın delikanlıdan BİR ADIM bekliyor.
“En Başarlı Türk”ler arasında sayılan İmparator 70 yaşına doğru artık yeni bir görevle SON BÜYÜK HİZMETİNİ Galatasaray’ına borçlu. Çünkü kulübünün ona ihtiyacı var. Her zaman olduğu gibi bu ihtiyaca cevap vermesini bekleyen, onu “Galatasaraylı Fatih” yapan camia…
Fatih Terim her zaman kurumuna sahip çıkmıştır ve saygı duymuştur. Ömrünün 3/4’ü sarı kırmızıyla örülü bu adama artık Galatasaray’ın kulübede değil en tepede; BAŞKANLIK makamında ihtiyacı var. Ve SADECE GALATASARAY DEĞİL, Türkiye’nin, Türk gençliğinin fırsat eşitliği ve sosyal mobilizasyon anlamında bu yeni “büyük hikaye”ye ihtiyacı var.
İşte o zaman ÇIĞ gibi büyürüz, 100 milyonlarca kalbi sarı kırmızı atan insan içinden hayaller kurmaya başlar. 1,5 milyar nüfuslu Türk ve Müslüman coğrafyasında herkes kulağını buraya, Sarı-Kırmızı’ya kabartır. Sponsorlar sıraya girer, sosyal medya takipçileri patlar, BÜYÜK KONSENSÜS gerçekleşir.
İşte o zaman 500 yıllık eğitim ocağından neşet etmiş kulübün muhafazakar üyeleri, “Fatih bu camianın evladıdır” mottosuyla kendisini emin ellerde, güvende hisseder. İşte o aman tribünde gırtlağını yırtarcasına bağıran, son dakikaya kadar takımını destekleyen genç kendini o kulübün parçası görür. İşte o zaman Türk spor kamuoyu denen “tek dişi kalmış canavar” rakip başkanlara biat ederken daha dikkatli olmak zorunda kalır. İşte o zaman Bayern Münih’te Beckenbauer’in yazdığı o meşhur “hem efsane oyuncu, hem efsane teknik direktör hem de efsane başkan” tarihi bir daha yazılır.
İşte o zaman yönetim kurullarında istemem yan cebime koy diyenler konuşulmaz, kimin olmayacağı değil olacağı tartışılabilir. İşte o zaman Galatasaray’ın sevgi problemi çözülür, bütünleşme problemi çözülür, kardeşlik hukuku yeniden oluşur, birbirimizle değil rakiplerimizle ve hatta Avrupa’nın zirvesiyle uğraşırız, işte o zaman varsa Ankara problemi çözülür, son yıllarda Galatasaraylıları derinden üzen TEMSİL problemi çözülür.
Çözüm belli, BİZE YENİ BİR HİKAYE GEREK…
Ahmed Robenson (No:9)

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!