AŞKIN OLAYIM

0
321

Zor bir sezonun son haftalarına yaklaşırken taraftarda hep aynı endişe; Acaba federasyon ve organize kötülük bize yine bir engel çıkaracak mı? Acaba maçın hakemi, VAR hakemi, gözlemci vs. operasyon çekecek mi? Dostlar, bitti o iş hem de birkaç hafta evvel. Ama bitiren rakipler değildi. Bizdik! Galatasaray, gerek saha içi ve gerekse saha dışı tüm unsurları, taraftarları, daha doğrusu tüm camiası ile büyüklüğünü ve sezonun en iyisi olduğunu rakip ve düşmanlarına kabul ettirdi. Hepsini pes ettirdi. Bakmayın medya maymunlarına, onlar da gerçeği biliyorlar ama para için takla atmaya devam etmek zorundalar. Şimdi şampiyonluk için sadece sonunda galip gelmemiz gereken bir 90 dakika kaldı. Yazının sonunda buraya tekrar değinmek üzere maça geçelim.

İlk Yarıya Dair

Galatasaray, her zamanki gibi klasik iç saha maçlarındaki baskıyla başladı. Uzun süredir ideal 11’ini sahaya sürme şansı bulan Okan Hoca, yine bu ideal kadroyla beraber geçen hafta cezası nedeniyle oynamayan Sacha’yı da sahaya atınca, dinamizm yönünden eksikliğini de gidermişti. Sivasspor’un Galatasaray kompleksli Teknik Direktörü Rıza Çalımbay’ın, maçtan evvel türlü bahaneler öne sürmesi rakibin çok dirençli olmayacağını gösteriyordu. Lakin, onun bu Galatasaray kompleksi nedeniyle, bazen çılgınca işler yapıp bize zorluk çıkarması ve bizim maçlarda adeta panterleşen kalecisinin performansı merak konusuydu. Tüm bu öngörülere rağmen iyi başladık ve rakibi kendi sahasına hapsettik. İlk devre sonuna kadar rakibin Muslera’yı zorlayan, hatırda kalan bir şutu yoktu. Sadece zayıf birkaç girişim, hepsi o kadar.

Bu sene oynanan oyun, Galatasaray’ın her an gol atacağı hissini veriyor taraftara. Rakibi kendi ceza alanına itemese dahi geçişi de iyi oynayan bir ekip haline geldik. Bunda tabi ki orta sahanın etkin oyununun önemi var. Bu etkin oyunun mimarı ise şüphesiz Torreira. Süper Lig’de, ben uzun süredir bu kadar ısıran, bu kadar rakibi bezdiren, bu kadar kazandığı topları olumlu kullanan bir orta saha oyuncusu hatırlamıyorum. Kısa boyuna rağmen mücadele gücü ve takıma adanmışlığı takdire değer. Nazar değmesin. Kuşkusuz şampiyonlukta en fazla katkısı olacakların başında geliyor. İlk yarıda, sezonun sonuna doğru performansları düşüşe geçen Mertens ve Sergio’nun oyuna biraz ağırlıklarını koymaya başladıkları dakikalarda yukarıda bahsettiğim skorun gelişi hissi doğdu bizde. Sonrasında Kerem’in ısrarlı takibi ve topla hareketliliği, ligin süper star golcüsü Icardi’ye fırsat sundu.

****

İstatistiklere göre son 10 sezonun en iyi golcüsü olan Icardi, 13. dakikada bu fırsatı kaçırmadı. Yerden tek vuruş ile kaleciyi avladı. Çok iyi ve aynı zamanda enteresan bir golcü Icardi. Sahada duruşu, tüm hareketleri, topla uyumu ve nereden gelirse gelsin topa vuruş şeklini alması inanılmaz. Sıkışırsın geri gelir, orta sahan düşer pas istasyonu olur, sağ, sol ayağı ve kafası ile isabetli vurur. Velhasılı, sadece bir golcü değil tam teşekküllü bir futbolcudur kendisi. Messi sağolsun. Onun sayesinde Galatasaray golcüsünü, Icardi ise Galatasaray’da kendini buldu. Icardi’nin gollerini yazarken Kerem’den bahsetmemek olmaz. Bu sene futbolu ile daha da büyüdü. Yetenekli ve iyi kadronun içinde daha da gelişti.

Gollerinden ziyade, harika asistleriyle de gündeme geldi. Icardi ile uyumu ise sezonun kilitlerinden biri oldu. Birbirlerini gerçekten iyi tamamlıyorlar. Golden sonraki pozisyonda, Icardi’nin ona asist yapma çabası bu tespite önemli bir örnekti. Sezon bittiğinde mutlaka kare ası içinde yerini bulacaktır. İlk yarı çok fazla pozisyona girmediğimiz ve rakibe de neredeyse hiç fırsat vermediğimiz bir şekilde tamamlandı. Burada öne çıkan mücadele gücü oldu. Galatasaray’ın azalan pozisyon sayısı, mücadele gücünün artması ile karşılık buldu ve rakibe hiç fırsat tanımadı. Ancak ilk yarının sonlarında, Torreira’ya arkadan yapılan müdahale, kırmızı kart gerektiriyordu ve rakibin eksik kalması sonuca etki edebilirdi.

İkinci Yarıdan Notlar

Rakip ikinci yarıda değişiklikler yaparak biraz daha üzerimize gelmeye karar verdi. Bu karar bu sefer de geçiş oyununu çok iyi oynayan Galatasaray’a fırsat yaratabilirdi. Ancak Sivasspor beklenen oyununu oynamaktan, Galatasaray ise kaza golü yememek için standart hücumlarını yapmaktan uzaktı. Maç orta sahada gelip giderken bu sefer sezonun bir başka yıldızı Sacha, ısrarlı mücadelesi sonucu, asist hanesine bir artı daha koydu. Asist ve gol bence birbirinden güzeldi. Ancak Galatasaray’ı maçta rahatlatan bu gol uzun süre hafızlardan silinmeyecektir. Havada asılı kalıp önce kalecinin, pas verecekmiş sanmasını sağlayıp feyk atıp sonra topu kaleci ile direk arasından isabetli şekilde fileler ile buluşturmak. 63. dakikada gelen bu gol tek kelime ile “First Class” bir gol.

Golden sonra Rıza’nın fark yemekten çekinmesi mi yoksa rakip oyuncuların refleksi midir bilinmez, hiç etkili bir ataklarının olmadığını gördük. Arena’ya gelen tüm rakipler gibi onlar da Galatasaray’ın gücünü kabul etmişe benziyordu. Ardından Sergio’yu ekonomik kullanmak ve kart sınırındaki oyuncuları riskten korumayı isteyen Okan Hoca, değişiklikleri gerçekleştirdi. Pozisyon zenginliğinden çok rakibe top çevirme fırsatı ve hevesi bırakmayan bu oyun, maçın son dakikalarına kadar sürdü. Ligin boyu kısalıp puanlar oynanan oyundan daha önemli olunca kaçınılmaz bir yaklaşım bu. Bu saatten sonra yapılacak hatanın telafisi olmadığı için izlenen strateji son derece doğal ve doğru.

****

Maçın sonlarında, 87. dakikada Okan Hoca, Icardi ve Torreira’yı oyundan alarak tıklım tıklım dolu tribünlere alkışlattı ve haklarını teslim etti. Gomis’in oyuna dahil olması oyunu biraz hareketlendirse de başka gol olmadı ve maç 2-0 sonuçlandı. Evet, Galatasaray geçen sezonu çok kötü ve çalkantılı bir şekilde tamamladı. Tarihinin en kötü sezonlarından birini 13. olarak bitirmesi durumu özetliyordu. Başkaları gibi başarısızlığın ödüllendirildiği değil cezalandırılıp başarılı olanla değiştirildiği bir camiadır, Galatasaray. Genlerinde ve zerrelerinde bu özelliklerin bulunması hemen ertesi sezonda bu refleksi göstermesine ve silkinip kendisine gelmesine yol açtı. Gerek değişen yönetim, gerekse bu yönetimin kurduğu Türkiye Ligi standartları üzerindeki kadro ve gerekse teknik ekibin uyumu harika bir sezon geçirilmesine sebep oldu. Dün Okan Hoca’nın da bahsettiği gibi Dünya Kupası ve ülkemizde yaşanan deprem felaketinden kaynaklanan aralar ile son haftalardaki seçim ortamının taraftardaki olumsuz etkilerine rağmen ritmini zaman zaman kaybetse de takım hep iyi oynadı. Ligin açılış maçlarındaki uyumsuzluk sonuna doğru otomatikleşen bir oyuna döndü. Zaten futboldaki başarı, ekibin saha içindeki bu uyumuna ve bu uyumu sağlayan teknik sorumlulara bağlı değil midir?

****

Rakibi hep oyunun içinde tutup ligin erken kopmasına, yayıncı kuruluşa olan ilginin azalmasına engel olmak isteyen güçler ancak bu haftaya kadar başarılı olabildi. Hepimiz çok net biliyoruz ki 14’te 14 galibiyet alan Galatasaray ligi daha o dönemde bitirmişti. Ancak yine de matematiksel olarak son darbeyi vurmak için galibiyet ile tamamlamamız gereken bir 90 dakika daha var. Federasyon ve MHK sayesinde, her hafta umutlanıp sonunda hüsrana uğrayan -ki belki böylesi daha iyiydi- rakibi sahamızda Şampiyon olarak karşılamak için son 90 dakika. Rakibimizin kupayı Arena’da görmesi için son 90 dakika.

Ligin 6. haftasından itibaren Şampiyonuz diyen ve hiç geri atmayan ben, bu 90 dakika sonunda hak ettiğimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı Şampiyonluğuna ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Bundan hiç şüphem yok. Olurda çok ufak bir ihtimalle aksilik çıkarsa da, rakibe Arena dar olacaktır.

Meşaleleri yakın Şampiyonluk yakın!

Her gününüz Sarı-Kırmızı, Pusulanız Galatasaray olsun!.

Twitter: https://twitter.com/MiralayMMAkdag

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız