Haftalardır süren puana hasretimize, bizi gittikçe tehlikeli sulara çeken sürece bir dur denilmesi gerekiyordu. Bu sürece bizi federasyonun ittiği çok açıktı. Ancak süreç onların istediği gibi ilerledikçe oyun seviyemiz de düşmeye devam etti. İşte bu evrede nerelerde hata yapıldığı, neyin eksik yapıldığının çözümlemesi gerekirken “Önümüzde transfer süreci var. Çalışarak gelişemiyorsanız, değişerek gelişebilirsiniz. Bunun üzerine çalışıyoruz. Ne olacağını hep birlikte göreceğiz” ve “İyi oynuyoruz ama gol kaçırıyoruz” çıkarımı yapmak daha kötü günlerin habercisiydi. Galatasaray’ın geleceğinden risk alarak harcanmış milyon dövizle alınmış futbolcularımız değersiz kılınacak ve belki de yeni “değersiz kılınma adayı” futbolculara para harcanması talep edilecekti. Galatasaray’ın uzun süredir oyuncu değiştirerek denediği yenilik umudu burada artık sorgulanmalıydı. Üçüncü yönetimin, onlarca futbolcunun değiştiği ama sorununun değişmediği ortamda değişim sırası belli ki teknik kadrodaydı.
****
Fatih Hoca ve Galatasaray ilişkisinin Galatasaray’a gelecek yıllarda da pozitif katkısı olması için Hoca’nın büyük bir final yapması gerekiyordu. Ancak Hoca kötü durumun sadece federasyonun düşmanlığı ve şansızlığa bağlı olduğu inancıyla devam ediyor, bakış açısını değil oyuncu değişiklikleri ile sorunu çözeceğine inanıyordu. Birkaç örnek hariç dünyada her teknik direktör başarısız olduğunda ya istifa eder ya da gönderilir. Ancak yıllarca Galatasaray’a kazandırdığı başarılarla farklı bir mertebeye erişmiş Fatih Terim’i göndermek kolay değil. Bu cümleye varmış olmak bence Galatasaray camiasının hiçbir zaman gelmemesi gereken bir yer aslında. Ancak tarihsel süreç bizi çoğu zaman sevindirirken bu ilişkinin tehlikesi de hep ensemizdeydi. İsimler kulüplerin üstüne çıktığında sağlıksız durumlar ortaya çıkar. Öyle ki “Hoca’mın küme düşme hakkı var” cümlesini bile yüzlerce defa okudum. Oysa Galatasaray’ın bayrağı başarıda bile devredebilecek, bir sonraki bayrak taşıyanını büyütecek bir bakış açısına ihtiyacı var. Gittiği zaman kulübün tüm unsurlarının üstünde “demoklesin kılıcı” gibi gölge yapmak Galatasaray’a yarar değil zarar getirir.
Torrent Tercihi
32 yıllık kişisel Galatasaray serüvenim beni de çoğu Galatasaraylı gibi Alman ekolüne pozitif baktırdı. O yüzden bugün isim yapmamış, belli istikrarı olan, ölçülü bir disiplin anlayışına sahip bir Alman’ı, Alman ikinci liginden bile getirseniz benim başarı için bir umudum olurdu. Ancak kulüp yönetimi başka bir tasarrufta bulunmuş ve Torrent’i tercih etmiş. Kariyerinde teknik direktörlükten çok ikinci adam olmuş ama ikinci adamlığı konfor alanı kabul etmek yerine serüvenler aramış birisine saygı duyarım. Galatasaray gibi bir vitrinde başarılı olup, birkaç merdiven birden atlamanın mümkün olduğunu bilmek ve mücadeleye girmek her iki taraf için de kazanç olabilir.
Maça Gelirsek
Bu takımın bazı eksikleri olduğunu ama çok da kötü olmadığını defalarca yazdım. Bu anlamda sahaya çıkan kadroyu çok da fazla sorgulayamam. Sadece kalede İsmail’in olması noktasında bir parantez açabilirim. Fatih Öztürk ne kadar beğenmediğim bir kaleci olsa da “kaleci değil bu, bunun burada ne işi var” denecek bir isim de değil. Bugün kalede Fatih’in olmasını beklerdim. Ancak belki de covid karantinası ve haftalarca oynamamış olması teknik heyeti bu karara varmaya itmiş.
Diğer tercihlere bakarsak Alpaslan ve Luyindama tercihi dikkatimizi çekiyor. Bu açıkçası beni şaşırtmadı İspanyol Hoca’dan anladığımız kadar topla ilişkisi daha iyi stoperleri tercih etmesi gerekiyor. Luyindama bu açıdan baktığımızda taca çıkmış oluyor. Eğer bir Alman ya da İtalyan teknik adam gelseydi Luyindama’yı tekrar kazanabilirdik. Teknik heyetin bu bakış açısıyla Luyindama’yı kiralaması doğru bir tercih olabilir. Gelen haberler doğruysa da öyle olacak gibi. Luyindama kıymetli bir oyuncu, kendi stiline uygun bir takımda Galatasaray’ın ona ödediği bedellerin bir kısmını telafi edebilir. Onun yerine de Nelsson’un yedeği olarak Işık Kaan’ın kazanılması gelecek planlarına uygun bir hamle olur.
Yeni teknik adamımız Taylan ve Berkan’ı birlikte ve önlerinde Cicaldau’yu kullanarak dengeli bir orta saha kurmak istemiş. Top kaybı ve tecrübe açısından Emre ve Morutan arasında tercihini Emre’den yana kullanmış. Kerem’deki ışığı söndürmek yerine daha da parlamasını istemiş. Ancak tek forvette D planı olan Halil ile başlamayı tercih etmiş. Geçen hafta yuhalanan, uzun süredir tepkiler alan Halil yerine Oğulcan’ı tercih edebilirdi. Daha önce Oğulcan’ın bir defansif santrfor olarak kullanılabileceğini önermiştim, verim aldığımız zamanlar da oldu. En azından takım bir kişi eksik gibi kalmayabilirdi.
Kaybettik Ama
Bugün kaybettik ama ben uzun süre sonra ilk kez heyecanla maç izledim. Öncelikle sahada olan bitenin oluruna bırakılmadığını gördüm. Golden sonra çekilmeden bir baskı kurup ikinci gol için baskı kurulması ve sonucunda penaltı kazanılması güzeldi. Van Anhoolt penaltıyı kaçırmasa belki de bugün keyifli bir akşam yaşayabilirdik. Halil etkisiz kalmış, savunmada da açıklar veriyorken Kerem’in forvete çekilmesiyle isimden bağımsız Aytaç’la savunmanın üçlenip takım savunmasında bir derinlik amaçlandığını gördüm. Buna rağmen Aytaç’ın bireysel hatası ile golü yemiş olmamız bir şeyi değiştirmez. Takım sahada isimlere göre çok defansif gözükürken hâlâ atak yapabilen ve pozisyonlar bulabilen bir takım olması bir farkın olduğunu gösteriyordu. Belki bu değişiklikle birlikte sarı kartı olan Berkan ile Morutan yer değiştirebilirdi. Sürpriz top kapmaları olan, geniş ve dar alanlarda tehlike yaratacak bir oyuncu olan Morutan daha erken girse sonuç değişik olabilirdi. Sonrasında Taylan atıldı maç zora girdi. Ancak uzun süre sonra ilk kez 10 kişi kaldığımızda takımımız erimedi. Hâlâ pozisyon bulan ve arayan bir takım görmek beni umutlandırdı. Sahaya bir sürü forvet almak pozisyon bulmak için yeterli değil. Pozisyon bulmak için sahada doğru dağılımı da iyi yapmak gerekir.
- Bugün penaltı kaçırmasına rağmen Van Anhoolt’u beğendim.
- Sivasspordayken lige damga vuran Emre Kılınç’ın performansına çok mutlu oldum. İstikrarlı bir kadroda Emre tekrar kendini bulabilir. Morutan’da hem Emre ile rekabet eder hem de merkezde değerlendirilebilir.
- Kerem’e şapka çıkarmaya devam ediyoruz. Takım onun değerini yükseltmek için elinden geleni yapmalı. Kerem bu ekonomik kaostan çıkış anahtarımız olabilir.
Hakemler Kıyıma Devam Ediyor Hâlâ
Yıllardır Galatasaray’a yapılanları Fatih Hoca düşmanlığı üzerinden açıklamak kısmen haklı ama eksikti. Galatasaray yıllar içinde ne zaman engel aşmadan şampiyon olabildi ki. Anelka’nın el ile gol attığı sezon yapılanları hatırlayın. Ama biz mücadeleden vazgeçmedik ve Fenerbahçe’nin ensesinden şampiyonluğu kopardık. Oysa bahanemiz hazırdı. Sadece Anelka’nın eli bile gerekli bahaneye yeterdi. Galatasaray her zaman daha fazla mücadele vermelidir. Kötülüklerin hesabını saha dışında, kamuoyunda ve tarih önünde sormalıyız.
Hakeme gelince bugün de sahada fazlasıyla kolladığı bir Camara’ya sahipti. Camara buu rahatlığını bir sarı tahriğinde uyarılarak, ikinci seferde ilk gerginliği başlatıp Boey’le birlikte sarı kart gösterilerek ve defalarca kendini yere atmasının karşılığını da VAR’dan komik bir şekilde penaltı alarak kullandı. Aynı Boey’e yapılan faulle başlayan gollük atak golle sonuçlandığında VAR her zamanki gibi üç maymunu oynadı. Oysa bizim attığımız gollerde rakibe geçmiş toptan sonra bile iptal edilen golümüz var. Aynı goldeki ofsayt için hiç bakılmaması da şaşırtıcı değildi. Evet karşımızda örgütlü bir kötülük var. Her zaman hakemi yenemeyiz ama ne kadar az hata yaparsak hakemlere daha az fırsat veririz. Bugün de eğer penaltıyı atsaydık hakemin maçı çevirmesi o kadar kolay olmazdı.
Fatih Hoca’nın Gidişi, Burak Elmas ve Sosyal Medya
Arka planda neler oldu, ne konuşuldu bilmiyorum. Bana göre Fatih Hoca üst üste başarısız sonuçlardan sonra istifa etmeli ve kulübü kaosa sokmamalıydı. Fatih Hoca istifa etmeyince kulüpte adeta “Taht Oyunları” başladı. Yılların kurdu Fatih Hoca’yı “yemek” kolay değildi. Fatih Hoca da bu gücünü kullanınca ona göre daha tecrübesiz sayılacak Sn. Burak Elmas ve ekibi bocaladı. B planlarını kurgularken de durum karmaşıklaştı. Ve kulübümüzün nur topu gibi bir kaosu daha oldu. Fatih Hoca kalibresinde birisiyle işler iyi giderken çalışmak kolay. Asıl iş işler kötüyken alacağınız kararlar geleceğinizi belirler. Galatasaray yönetimi her zaman B planı yapabilir, yapmalıdır da. Fatih Terim değil kim olursa olsun bu böyle olmalıdır. Ama ayrılık kararı verildikten sonra açık ve net olunmalı, herkesi sükûnet içine çekecek şekilde olmalıdır. Pembe yalanlarla gerçekleri halının altına süpürürseniz o halı bir gün birikenleri kusar. Yaşadıklarımız da bundan ibaret. Gerçekçi olmalı, gerekçelerinizi açıklamalısınız. Aslolan Galatasaray’sa gereken ne ise onu yapmalısınız.
Bu ayrılıktan sonra özellikle sosyal medyada çok tuhaf şeyler oldu. Galatasaray yönetiminde Işıtan Gün’den başlayarak kim varsa geçmişi sorgulandı ve açıklar arandı. Bazı bulunan açıklar çok çirkin. Açıkçası yazılanları görünce insan utanıyor. Işıtan Bey’in yerinde olsam çok utanırdım. Bir açıklaması da olsa, zamanında twitter geyik mekanıyken yazılmış da olsa yazıya dökülmüş şeyler hoş değil. İnsanlar tepkisinde haklı ama bir o kadar da çifte standartlı davranıyorlar. Işıtan Bey’in mevzusu çok sert dökülürken, Selim Bey’in meselesi yandan yandan geliyor. Bu iki yönetici kendilerini aklayacak argümanlar bulamayacaksa istifa etmelidir. Ancak ben bir Galatasaraylı olarak şunu soruyorum; Arda Turan’ın Hoca’nın elini öpmesiyle aklanması mevzusunda nasıl davrandınız? Işıtan Bey ve Selim Bey de öpebilecek bir el bulurlarsa tekrar “Galatasaraylı” olurlar mı?
****
Sn. Burak Elmas’ı tebrik ederim. Yıllarca abi kardeş ilişkisi yürüttüğünüz Fatih Terim kalibresindeki birisiyle ayrılık kararı almak kolay değil. Ancak başkan ve ekibi bu süreçte büyük hasar gördü. Belki de bazı uzuvlarını atarak yola devam etmek zorunda kalacak. Ama gündemi bir an önce sağlıklı bir evreye çeviremezse kendi ekibinden çok Galatasaray zarar görecek. “Nihat Abi” görüşmelerinin Galatasaray açısından daha da kötü olduğu düşünülünce artık bir daha böyle görüşme yapmaması gerektiğini görmüştür. O görüşmeden sonra kulübümüze yapılanları görünce arka planda attıkları kötü kahkahaları görüyorum. Galatasaray bu federasyonun yaptıklarından kurtulmak istiyorsa önce birlik olmalı ve Galatasaray Lisesinden aldığı gücü göstermelidir. Ve yapılanları uluslararası yollarda çözmeye çalışmalıdır. Bu federasyonun özerk olmadığı, hakem camiası üzerinden Galatasaray’a zarar verdikleri ifşa edilmelidir. Dünyanın gözünün bizim ligimizde olanlara dönmesi sağlanmalıdır.
Bir de “ben başkanım” meselesi var. Evet, Galatasaray’da başkanlar her zaman daha fazla sorumluluk sahibidir. Ancak Ali Sami Yen, Ali Tanrıyar, Alp Yalman, Faruk Süren, birinci Ünal Aysal dönemi, birinci Mustafa Cengiz dönemine bakınca ekiplerin rengi ve iş paylaşımı arttıkça başarılı olduğumuzu, başkan kaldığında da başarısız olduğumuzu görüyoruz. Evet Burak Bey siz başkansınız ama Galatasaray’ın yükleri bir kişinin omuzlayacağından fazla. Büyük ve doğru ekip, kalıcı başarılar getirir.
Fatih Terim
Galatasaray ve Fatih Terim arasındaki süper hücreler büyüten büyük bir ilişki var tüm bu yıllar içinde. Bu “süperlik” Galatasaray’a bir sürü kupalar kazandırırken, hücrenin hareketlerinin sağlıksız oluşu kritik eşiklerde zarar da veriyordu. Yıllar içinde diğer kulüplerin Fatih Hoca gibi bir “kahramana” sahip olmak istediklerini biliyoruz. Bunu dile getirenler de oldu. Fenomen olmuş insanların egoları zordur. Büyük kulüplerin bu ilişkileri ve egoyu kulübü zarar boyutuna getirmeden önce önlemesi gerekir. Bu ego sahiplerinin de finallerini nerede noktalaması gerektiğini planlaması gerekir. Çünkü o “ego” genelde zirvede bırak der. Fatih Hoca maalesef bunu başaramadı. Belki ortalama objektiflikte bir federasyon, dolu tribünler olsaydı Fatih Hoca yine kazanan olabilirdi. Ancak daha önce de dediğim gibi düşman kendini geliştirmişti ama Fatih Hoca eski silahlarıyla onları yıkacağını düşündü. Kulübün de yararı adına keşke bu final büyük, başarılı bir final olsaydı ama olmadı. Artık Fatih Hoca’ya düşen biraz sakin olmak ve O’nun adına gerginlik pazarlayanları sükunete çağırarak büyümek. Yok eğer O’nu çok rahatsız eden bir şeyler var ve susmak istemiyorsa da bir an önce konuşsun. Çünkü suskunluğu camiamıza daha büyük zarar verecek.
Sonsöz
Galatasaray varsa umut vardır. Ben tüm kaos dolu haftaya rağmen bu akşam ki maçı heyecanla bekledim. Yenilsek de heyecanımın karşılığını buldum. Ortalama bir kaleci ve santrforlarımızın geri dönmesiyle daha çok gol bulan, hakemden bir önde olan bir takım olmak mümkün. Galatatasaray’la kalın!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/