Şampiyonlukların gelişinde, kötü oynarken de kazanmak önemlidir. Hatta üst üste gelen seri galibiyetler şampiyonluk şifrelerindendir. Aslında basit olan futbol oyununu, ciddi biçimde sahaya yansıtmak galibiyet almanın sanatsal tezahürüdür ve her hâlükârda galip gelmenin anahtarıdır.
Biz Galatasaraylılar, galibiyetler ve hatta şampiyonluklar kadar güzel futbolun veya hangi spor dalı müsabakası varsa, salonda ya da sahada, hakkının verilmesini isteyen bir taraftar topluluğu olmaya devam edeceğiz.
Dün akşam oynanan Sivasspor maçı Galatasaray’ın sezon başı yakaladığı ve ara verdiği güzel futbola geri dönüşün müjdecisi oldu. Hatta kazanılan geçen haftaki müsabakaya rağmen. Tahminim odur ki, bir ayı aşkın süredir ilk defa Galatasaray taraftarı başını yastığa koyduğunda mutlu bir uykuya daldı. Benim için öyle oldu çünkü. Dün maçtaki galibiyette şu futbolcu iyi oynadı ya da bu kötü oynadı diyemeyiz. Hatta şu futbolcu çok iyi oynadı, sahanın yıldızıydı da diyemeyiz.
Bence dün maçı kazanılmasını sağlayan bireysel performanslardan daha çok, sahada bütün bir ekip olunmasıydı. Herkes birbirinin açığını kapattı. Sahada inanılmaz bir mücadele vardı. Üstelik her ne kadar bu sezon kendi sahasında kötü olsa da ligin en zor deplasmanlarından biri sayılan Sivasspor karşısında.
****
Şu çok net belli oluyor ki Galatasaray bu maça iyi hazırlanmış. İlk yarı ile ilgili en çarpıcı istatistik, Sivasspor’un kalemize gelen ilk şutunun 41. dakikada olmasıydı. Genel olarak içinde bulunduğumuz sezon şu ana kadar oynanan maçların detaylarına bakıldığında, lider Alanyaspor’dan sonra kalesinde en az gol gören ekibin Galatasaray olduğunu görmekteyiz. Bu durum Galatasaray’ın savunma kurgusunun başarısını göstermekte. Üstelik Muslera yokken. Muslera yok demişken, bu noktada Okan Kocuk’a değinmeden olmaz. Okan dün yine hatalı bir gol yemesine karşın çok daha tehlikeli birkaç pozisyonda çok başarılı olmuş ve olası puan kaybının önlenmesinde önemli katkısı olmuştur. Herkesin fikrine saygım var ama Fatih Öztürk’ün alınması, Okan’a ve dolayısıyla da takıma katkısı olmuştur. Geçen sene Muslera’nın talihsiz sakatlığı sonrası arkasında onu itecek bir güç olmadığı için Okan çok zorlandı. Telaşlı ve ürkek idi. Bu sebeple çok hata yaptı. Oysa bu sezon, Fatih ile girdiği rekabet, daha fazla, daha efektif çalışmasını sağladı ve başarıyı yakalamaya başladı. Rekabetin her zaman başarıyı getirdiği asla yadsınamaz bir gerçektir. Her ne olursa olsun, kim ne kadar başarılı olursa olsun, Galatasaray’ın mukaveleli futbolcusu olduğu müddetçe gözler üç direğin arasında Muslera’yı aramaya devam edecek. Umuyor ve diliyoruz ki, ligin ikinci yarısı sağlıklı olarak sahalara dönmeyi başarır.
Dün geceki maç özelinde, iki futbolcumuza değinmekte fayda var: Feghouli ve Belhanda.
İyi oynadıkları sürece arada yaptıkları küçük hatalara rağmen fazlaca eleştirilemezler. Ama hem kötü oynayıp hem de bunu uzun süre sürdürürlerse ve taraftara saygısızlık yaparlarsa en ağır eleştiriyi alırlar. Kasımpaşa maçında ne kadar berbat bir performans gösterdilerse dün akşam da o kadar iyi oynadılar. Yine saha içinde sürekli birbirlerini aradılar ama Arda’nın onlara yakın oynaması, total futbol aklını yükseltti ve başarılı oldular.
Bunun sebebi, “maç seçme midir?”, “maddi sorunlar mıdır?” ya da “yönetim tarafından hedefe konma mıdır?”, net olarak bilemiyoruz. Ama bir maç iyi, iki maç kötü olup Mehter Marşı frekansında hareket etmeleri takıma zarar verir. Şu an –şahsen- ne kadar istemesem de bu iki oyuncunun iyi ve istekli oyununa çok ihtiyaç var. Bize düşen, şartların durumuna bakmaksızın, mukaveleli oyuncularımıza sabır göstermek ve iyi oyunun sürmesini dilemekten başka bir şey değildir. Ama kendilerine ne yapılırsa yapılsın bunun cezasını sahada kesmeye kalkarlarsa taraftarın tepkisinin (medeni çerçeveler içinde) en ağırından olacağını biliyor olmaları gerekir.
****
Defans kurgusuna tekrar dönersek nöbetleşe iyi oynayan stoper tandemi Luyindama ve Marcao bu maçta uzun süredir ilk kez beraber iyi oynadılar. İlk 60 dakika, en ufak bir baskı yemememiz bunun işaretiydi. Marcao bence verilmesi uygun olmayan bir penaltı yaptırsa da bunda, maçta sakat mücadelesi ve tek idmanla maça çıkmasının etken olabileceğini düşünmekteyiz. Benzer hataları daha iyi olduğu zamanlarda da yaptı ama kanaatimize göre gözünü budaktan ayırmayan tarzdaki tehlikeleri önleyen çok kritik müdahalelerinin de mutlaka dikkate alınması gerekmekte.
Taylan yine standarttan düşmeden gayet başarılıydı. Bu iyi oyununun devam ettirmesini sahada stratejik bir anlamı var. Saracchi’nin yokluğunda, Emre onun yerini, özellikle savunmaya anlamda doldurdu ve vasatın altına düşmedi. Omar kötü gidişini bir nebze durdurdu ama daha iyi olması gerektiği gerçeği değişmiyor. Henüz yeterli katkıyı veremiyor. Emre Kılıç, zaman zaman sezon başı futboluna döndü. Aslen hücumun her her bölgesinde kullanabileceğimiz joker bir oyuncu ama o sol tarafı çok seviyor. Bu maçta Taylan’ın önündeki dörtlü, yani kendisi dâhil Belhanda, Arda ve Feghouli’nin, voleyboldakine benzer dönerek hücum etmesi özellikle sola kaydığında ona yaradı. Mutlaka daha iyi oynayacağı maçlar da olacaktır. Heyecanla bekliyoruz.
Babel bir önceki milli aradan en verimli dönüşü yapan futbolcumuzdu. Bu çıkışı sürüyor. Babel’in ileride duvar olabilmesi, topu ön alanda tutma özelliği ve yeri geldiğinde uzun boyu nedeniyle pivot santrafor hüviyetine dönebilme ihtimali, onu şu an Diagne’ye göre daha sağlam bir alternatif haline getiriyor. Umarız önümüzdeki milli arada bu çıkışı sürer ve katkısı daha da artar. Geçen sezon istenmeyen adam olan Babel’in başarılı olması taraftarın çoğunluğunda mutluluk yaratacağına inanıyoruz.
Gelelim en önemli probleme; Dün ve son iki sezonun genelinde en büyük sıkıntımız duran top organizasyonları. Buna korner ve taçlar dahil. Kapalı oynayan rakibin kilidini açmanın en kestirme yolu. Bu sorunu bir an evvel çözmeliyiz. Bu üzücü duruma mutlak çare bulunmalıdır. İçerden veya transfer sezonunda. Galatasaraya’a yakışmayan bir durum bu. Hele ki duran topların günümüz futbolunda çok şey ifade ettiği düşünüldüğünde.
Koca kafa
Dünkü maçı yazıp da Arda’ya bir paragraf ayırmamak olmazdı. Arda gelmeden önce onunla ilgili yazdıklarımın hepsi olduğu yerde duruyor. Hiçbirini inkâr edecek değilim. Tabi ki düşmanı değildim ama gelmesini istememiştim. Yaptığı hataların çok fahiş olduğu, zaman zaman “yanlış ata oynadığı”, bizim tarafımızdan sevilmeyen kötü dostları olduğu hep dile getirdiğimiz konulardı. Aslında yaptığı hataların hepsi bana sorarsanız “cahil” davranışlardan kaynaklanmakta diye düşünüyorum. Arda, bizim başarıyı hızla tırmanan ama orada kalmakta zorluk çeken futbolcu modelimize tipik bir örnek. Çok popüler olduğu ve başarıyı yakaladığı zamanlarda keşke kişisel mentorler ve danışmanlar ile çalışsaydı. Keşke (bu onun özelliği biliyoruz) her aklına geldiği gibi konuşup, davranmasaydı. Ama bugüne değin olanlar oldu. Geldiği günlerde de olumlu bir katkısı olmayacağını ama Galatasaray’ın kaptanı olduğu için saygılı davranmak gerektiğini söylemiştim. Arda gibi biz Türkler ve ben de dâhil duygusal insanlarız. Dün maçtan sonra döktüğü “gerçek” gözyaşları beni de etkiledi. Başarılı ya da değil ama yaptığı mücadeleyi inkâr etmek çok yanlış olur. Dün maçın son dakikasında artık yorgunluktan kollarını iki yana açıp sırtüstü kendini zemine bırakması gösterdiği ciddi mücadelenin sonucudur. Bu çabası devam ettiği sürece bizim onun arkasında durmamız ve geçmişe sünger çekmememiz mümkün olmayacaktır. Ben Galatasaray başarılı olacaksa Arda’nın yeri gelir en kuvvetli savunucusu olurum. Yeter ki o iyi olsun. Ben onu gelirken takımı karıştırır diye beklerken o beklemediğimi yaptı ve takımın ciddi manada abiliğini üstlendi. Dün maç sonu Fatih hoca ile ilgili söyledikleri de, uzaklarda kitabında kendini bilmez ama hocalıktan bir haber Pirlo’ya gizli bir gönderi gibiydi.
Onu iyi oynadığı için değil iyi bir Galatasaraylı olduğu ve bunu dosta düşmana gösterdiği için destekleyeceğim. Çünkü iyi oynayınca destekleyip kötü de eleştirmek değil gayemiz. Koca kafa, böyle ol!
****
Hakemsiz bir maç yazmak istiyoruz. Aslında iyi de kötü de olduğunda yazmamız gerekiyor. Hiçbir şeyin üstünü örtmemek lazım. Maçta sadece Taylan’ın arkadan aşiline darbe aldığı pozisyonda sarı kartlı oyuncunun nasıl oyundan ihraç edilmediğini sorup bırakalım. Sebebi ne olursa olsun çok ama çok kötü bir hakem topluluğumuz var. Ve bu federasyon yapısıyla yakın zamanda da düzelecek gibi değil.
We have Fatih Terim, they don’t
We have Drogba,they don’t. Bundan birkaç yıl evvel anonim olarak ortaya çıkan bir slogandı. Bence çok kreatif ve güzeldi. Drogba sadece bizim için değil dünya futbolu için de çok ikonik ve başarılı bir futbolcuydu. Bu değerinin güzel bir ifadesiydi. Bizim yaşayan efsanemiz Fatih hoca bizim için çok daha değerlidir. Dün maçın sonunda bu slogana benzer bir düşünceye kapıldım. Çünkü bizde bir Fatih hoca var. Zorlama değil, devşirme değil gerçek bir efsane. Başarılarla dolu kariyerinin belki en çok desteğe ihtiyacı olduğu sezonunu yaşıyor. Şu bir gerçek ki her ne kadar yönetimle sulh olunmuş görünse de yaşanabilecek bir sıkıntıda tekrar hedef tahtasına konulacaktır. Bu durum genel olarak tüm takımımız hatta kulübümüz için geçerli. Çünkü biz dün mutlulukla başımız yatağa koyduğumuzda bir yerlerde birileri yine hocamıza ya da herhangi bir futbolcumuz hakkında yeni bir algı kampanyasını başlatma hazırlığı içinde. Bunu çok iyi biliyoruz.
“Fatih hoca kendisini yenileyemedi, çağın gerisinde kaldı, kötü futbol oynatıyor”, sadece “gazla” yönetiyor diyenler, dünkü maçın 46 ila 60. dakikası arasında oynanan futbolu dikkatle izlesinler. Benim izlediğim Süper Lig maçları içerisinde benzer bir oyun tarzı yok. Bu futbol genele yayıldığında başka bahaneler bulmak zorunda kalacaklar. Bunu da ve hatta kimler olduğunu da yine çok iyi biliyoruz.
Fatih hocayı sadece gençleri daha çok sahaya sürmesi gerektiği konusunda eleştirebiliriz. Mutlaka onun da zamanını yine en iyi o planlıyordur diye düşünmek istiyoruz.
****
Uzun zamandır bir milli araya bu kadar mutlu ve umutlu girmemiştik. Milli aranın dönüşünde daha iyi bir Galatasaray izlemek temennimiz. Bu arada Şenol hocanın Galatasaray kompleksinden kurtulması gerekiyor. Zira, Galatasaray futbolcularının kadroda çokça yer bulamadığı dönemlerde, milli başarıların durumunu merak edenler, örneklerini arşivlerde bolca bulabilirler.
Galatasarayla kalın mutlu kalın. Pusulamız Galatasaray olsun!