Hayallerimiz Var
Yine bir şampiyonlar ligi maçı. Hep olduğumuz, olmak zorunda olduğumuz yerdeyiz. Evet, kadro eksik, evet, form düzeyimiz istenen seviyede değil ancak Ali Sami Yen’de –ki ben hala TT Arena’yı içime sindiremedim- çıkılan her maçta olduğu gibi muhteşem taraftar desteğiyle 1-0 önde başlayacağız. Bu değişmez bir gerçek.
Nice şampiyonlar ligi maçı hatırlıyorum. Bazen stadyumda bazen ekran karşısında. En umutsuz zamanlarda bile bize umutsuz olmamak gerektiğini öğretti Galatasaray… Mesela Hagi’nin Atletico Madrid’e son dakikada attığı gol veya Jardel’in Real Madrid’e attığı bir başkası. Hani derler ya anlatılmaz, yaşanır.
Bu kulübün, önce kuruluş mottosunda sonra da genlerindedir Avrupa başarısı. Sonradan olma, iki üç senede devşirilme değil, köklerinde Mekteb-i Sultani’nin sıra kapaklarındadır, DNA’sındadır…
Kuvvetle muhtemeldir ki sabah daha ilk uyandığımızda aklımızda maçı oynamaya başlayacağız. Öğlen sonuçlara göre alternatifleri düşünürken maça saatler kala kadroları kafamızda tartacağız. Şu bir gerçek ki Şampiyonlar Ligi müziği başlayana kadar “Çocukluk Aşkımız” aklımızdan bir an bile çıkmayacak.
Hepimizin sevdiği, seveni var, ama bu sevgi başka, karşılıksız, vefalı… İşte o müzik başladığında ilk kez bir Şampiyonlar Ligi maçını seyrettiğimizde oluşana benzer bir hisle iliklerimize kadar heyecanlacağız, tüylerimiz diken diken olacak. Başlama vuruşuna kadar zaman adeta donacak… Ben böyle hissediyorum ve benim gibi hisseden sadece Türkiye’de değil dünya üzerinde milyonlarca Galatasaray taraftarı olduğuna inanıyorum.
Kolay maç olmayacak
Şampiyonlar liginde kolay maç var mı? Pek yok gibi. Hele ki bizim içinde bulunduğumuz gibi böyle dengeli gruplarda. Daha önce rakibimizle sadece iki maç oynadık. 2013 yılında oynanan maçlarda bildiğiniz gibi Şampiyonlar Ligi son 16 turu ilk maçında İstanbul’da 1-1 berabere kaldık. İkinci maç ise efsanevi bir şekilde 2-3 galibiyetimizle sonuçlanmış ve çeyrek final kapısını açmıştık.
Evet, eskisi gibi iyi döneminde olmasa da Schalke, klasik disipliniyle ön plana çıkan bir Alman ekibi. Bununla birlikte Schalke’nin de birtakım kadro sorunları var. Özellikle kaleci problemleri belirsizliğini korumakta. İstanbul’a bir puan hiç fena değildir düşüncesiyle gelecekler. Hele ki gruptaki puan durumu düşünüldüğünde. Yine defansı erkenden açmak zorunda olduğumuz bir maç bekliyor bizi. Kadromuzda bulunan eksiklikler bu durumu daha zor hale getirebilir. Şampiyonlar Ligi’inde tur geçmek için kendi evinizdeki maçları kazanmak zorundasınız. İşte bu yüzden taraftar, saha içi bütünleşmesinin en üst düzeyde olmasına ihtiyaç var.
Peki, kadromuzdaki eksiklikler sonuca ne kadar tesir eder? Genel olarak ben, futboldaki sistemlere, sayılara, dizilişlere pek inanmam ve takılmam. Önemli olan sahaya yüreğini koymak, toplu defans toplu hücumu en iyi şekilde uygulayabilmektir. İşte bu sebepten Fatih hocanın da dediği gibi sahaya 11 kişi çıkıyorsak eksik değiliz demektir. Yeter ki sahaya yüreğimizi koyabilelim.
Lokomotif maçı özelinde de gördüğümüz gibi Fatih hoca her ne kadar tecrübeli oyuncuları sahaya sürmüş ve galibiyetin şifresi bu olmuşsa da bu sefer kadro kısıtımızdan dolayı bu uygulama mümkün olmayacak gibi görünmekte. İşte bu noktada yukarıda da belirttiğim gibi sahaya çıkan her oyuncu tam konsantrasyonla gücünün sınırlarına kadar mücadele ederse sonuçta taraftarımız stadyumdan mutlu şekilde ayrılacaktır.
Taraftara yine büyük iş düşüyor
Bazı okurlar bu yazdığımı eleştirebilir ancak ben maalesef son senelerde, stadyumdaki taraftar performansından pek memnun değilim. Son birkaç senedir stadyuma eskisi kadar gidemiyorum ama benimde içinde bulunduğum, ses rekorunu kırdığımız Fenerbahçe derbisinden sonra sanki bu bize kafi gelmiş gibi hava hissediyorum, eski uğultuyu duyamıyorum. Sadece son Lokomotif maçında bir canlanma vardı. Ne yapıp edip, eskisi gibi bunu tekrar rakibin başını döndüren, şaşırtan bir güç haline getirmeliyiz.
Bakın Manchester United efsanesi Ryan Giggs ne diyordu:
“Asla Galatasaray’ınki gibi bir deneyim yaşamadım. Santradan iki saat önce zemine bakmak için sahaya çıktık ve stat tamamen doluydu. Tezahürat muhteşemdi; bir taraf başlıyor, sonra diğeri, sonra sessizlik, sonra da hepsi birden bağırıyor. İlk başlarda güzeldi, ama sonra hiç de öyle değildi.”
İşte bu hava, şartlar ne olursa olsun oluşturulmalıdır. Bu maçta da galibiyet için olmazsa olmazımız taraftarın maç öncesinden başlayıp son dakikaya kadar olacak kuvvetli desteğidir. Fatih hocanın son basın toplantısında söylediklerini hatırdan çıkarmayarak tabii ki..
Her maç ayrı bir heyecan
Kaldırımda bile oynasa aşkla, tutkuyla seyredeceğimiz bu renklerin yarın bize mutlulukla bir gece geçirteceğine inancım sonsuz. Hayallerimiz var evet ve bu maç o hayallere giden basamaklardan biri sadece. Her bir basamak ise bir başka heyecan. Galatasaray taraftarı hayalini kurduğu bu mutluluğu yaşayana dek her bir mücadelenin zaferle sonuçlanmasını istiyor, diliyor. Çünkü Galatasaray bizi buna alıştırdı.
Maç sonucu daha keyifli yazılar yazmak ve okumak dileğiyle.
Başarılar Galatasarayım, yenilsen de yensen de taraftarın seninle!
Twitter: https://twitter.com/byymiralay