Hazırlık Maçlarına Devam

0
363

Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyerek başlayalım. Maalesef, yaklaşık 50.000 ateşli taraftarın önünde oynanan müsabakada dağ fare doğurdu. Yeni transferlerle güçlenmiş, bir hafta evvel geçtiğimiz senenin flaş ekibi Antalyaspor’u yenerek lige iyi bir giriş yapan Galatasaray’ın, muhtemel farklı galibiyetini izlemek için taraftarlar tribünleri doldurmuştu.

Maçtan önce çıkacak kadroyu duyan herkes tam da beklenen ideal 11’i görünce sonuçtan bir sürpriz beklemiyordu açıkçası. Aslında sanılan ve beklenen gibi de başladı Galatasaray oyuna… Özellikle ilk 15 dakikada sağlı sollu akınlar rakip kaleyi bunaltmıştı. Daha henüz maçın başında; 4. dakikada Sergio’nun kullandığı serbest vuruş direkte patlamıştı. İlk 10 dakikada, % 71’e % 29’luk topla oynama oranı, rakip Giresunspor’un futbol oynamaya değil bir beraberlik alıp gitmeye niyetli olduğunu hissettiriyordu bizlere. 13. dakikada, bu defa Kerem’in dönerek yaptığı vuruşta topun ağlar ile buluşmasını, kaleci Onurcan yerinde bir refleks ile önledi. Bu dakikadan itibaren Galatasaray’ın temposu düşmeye, rakip ise daha çok topla oynamaya başladı. Aslında bu periyodda kornerden gelen topta Emre Akbaba’ya yapılan temas futbol kurallarına göre bir penaltıya hükmediyordu.

****

Ancak federasyonlar değişse de hakemlerin saha içi tavırlarının değişmediği malumunuz. Bize çok rahat çıkan sarı kartlara karşın, rakibin tatlı sert ve orta sahamızı yıldırmaya hedefleyen oyunu, hakemin hoşgörüsüne uğradı. Sahi, hangi büyük takımın kendi evinde oynadığı maçlarda hakemler bu kadar rahat kart kullanabiliyor. Galatasaray dokunabilir olmaktan artık çıkmalıdır. Yine maçın bu bölümünde, dikkatimizi uzun zamandır çeken bir konuyu tekrar hatırladık. Galatasaray’ın taçların kullanılması konusunda teknik desteğe ihtiyacı var. Bir taç hocası veya benzer bir çalıştırıcı ile bu konudaki eksikliler giderilmek zorunda. Dakikalar 36’yı gösterirken Sergio bir karambol pozisyonundan daha yararlanamadı. Daha sonrasında ise ilk yarının sonuna dek karşılıklı ataklar ve rakibin, bol bol tatilde bir sahilde yatar edasıyla süreyi geçirmesini izledik. Ne yazık ki maçın bu dakikalarında tempoyu yükseltmekte başarılı olamadık. İlk yarı genelinde Sacha Boey ve Midtsjö’nun performansları gayet iyiydi ancak takımın geri kalanı vasatı aşamadı.

Maçın İkinci Yarısı

Okan Buruk, maçın ilk yarısında oynattığı 4-2-3-1 formatında takımının performansından pek memnun kalmamış olmalı ki ikinci yarıya Emre Akbaba-Gomis değişliği ve 4-4-2’ye formasyonu ile başladı. Ama bu değişiklik akla birçok soruyu da beraberinde getirdi. Biraz erken bir değişiklik olduğu, orta sahayı zayıflattığı, zaten zaman zaman uyumsuz bir görüntü veren Sergio’nun üstüne daha çok yük bindireceği gibi sorulardı bunlar. İlk yarıda vasatın altında kalan oyuncuların yine de en iyisiydi oysa Emre Akbaba. Ayrıca teknik kapasitesi yüksek ve pozisyon yaratmada en yetenekli oyuncuyu kenara alınınca, ağır iki forveti beslemek sadece kanatlara kaldı. Gününde olmayan Yunus ve maçın başından sonra sürekli performansı düşen Kerem ile maalesef bu mümkün olmayacaktı.

Değişikliklerin yeterli katkıyı gösterememesi ve istenen pozisyonların bulunamaması üzerine bu defa Okan hoca, yeni transfer Torreira ile Sergio’yu değiştirdi. Çok net olan bir şey var ki, daha geçen hafta takıma katılan Torreira ve Mertens’in zamana ihtiyacı var. Bu bakımdan yapılan değişiklik çok da fayda vermedi. 65. Dakikada Seferoviç’in kötü vuruşu dışında 46-65 arasında, kayda değer bir pozisyonumuz da olmadı. Oynamaya niyeti olmayan rakip, 65. dakikadan itibaren, dağınık görüntümüz ve maçın başındaki uyumunu yitiren orta sahamızı rahat geçebilmenin de cesaretiyle pozisyonlara girmeye başladı. Futbol böyle bir şey; Siz yeterli performansı göstermezseniz, rahatını bozmak istemeyen rakibi bile iştahlandırabilirsiniz.

****

Üst üste orta sahada kaybedilen mücadelelerden sonra üstünde çok da baskı olmayan bir pozisyonda, Abdülkerim’in ezbere attığı geri pasta Muslera da zamanlama hatası yapınca rakibin gol noktasında en beceriksiz ön alan oyuncusuna, skor yapma şansı verdik. Açıkçası rakibin golü tarafımızdan bekleniyordu ama bu çok acemice oldu. Golden hemen sonra Mertens-Yunus ve Kazımcan-PvA değişiklikleri oldu. Statta seyirciler ve ekran başında bizler Kerem’in çıkmasını bekliyorduk oysa… 81. dakikada Seferoviç bir uygun pozisyondan daha yaralanamadı. Okan hoca, 83. Dakikada Hamza-Midtsjö değişikliği ile doldur boşalt oyununa döndü. Rakip iyice kapandı ve bir hızlı akın geliştirme kaydına dahi muvaffak olamadı. Ancak biz de bu baskıdan tehlikeli pozisyon üretemedik. Bu son dakikalarda Torreira’nın pozisyonuna penaltı verilip verilemeyeceği konusunu siz okuyucuların takdirine bırakıyorum. Maç da bu pozisyondan birkaç dakika sonra 1-0 mağlubiyetimiz ile tamamlandı.

Maçtan Sonra Kısa Kısa

Bugün maçta takımının kendi sahasında, ligin galasını izlemeye gelen taraftarlar üzüntü ile stattan ayrıldı. Öncelikle şunu söylemekte fayda var ki bu bir lig maçı ve ligin henüz ikinci haftası. Bazen buralarda alınan bir mağlubiyet gelecek mağlubiyetlerin önüne geçebilir. Yeter ki sorunlar doğru teşhis edilip gerekli aksiyonlar alınabilsin. Bugün Okan hoca yıllar sonra Teknik Direktör olarak karşısına çıktığı taraftarı (ilk haftaki galibiyeti ve seri yapma isteği ile de beraber) galibiyet ile selamlamak istedi. Bu onu maçın ikinci yarısının başından itibaren baskıya soktu ve adeta tüm tuşlara bastı. Maçın öyle bir anı geldi ki, Mertens, Kerem ve Hamza sağ açık mevkiinde aynı anda beraber oynadılar. Hoca müdahalelerde erken ve dengesiz davrandı.

Ayrıca, sezon öncesinde, 6 numara ile beraber en büyük eksikliğimiz olan 10 numara pozisyonunda oynayacak yetenekli oyuncu ve atletik genç santrafor eksiği de maçın her dakikasında kendini hissettirdi. Galatasaray, halen hazırlık maçlarındaymış gibi bir hava ile oynuyor. Çünkü ilk yarının başları hariç, 1. ile 2. ve 2. ile 3. bölgelerin uyumsuzluğu dikkat çekiyor. Hele ilk yarıdaki orta alan dizilişi de ikinci yarı bozulunca, bu defo daha çok meydana çıktı. Çok fazla oyuncu almadan ve mevcut kadroyu da bozmadan ihtiyaç duyulan bir iki takviye ile derhal uyum sorunun çözülmesine çalışılmalıdır. Bizim kampa oyuncular yetişmeli dediğimiz de kastettiğimiz de aynen bu uyumsuzluğun ve alışma döneminin uzayacağına dair öngörümüzdü. Bu bakımdan az ve öz yapılması gereken transferler bir an evvel bitirilmeli, takımdan ayrılacaklar hızlıca elden çıkarılmalı ve tamamen uygulanacak oyun planlarına odaklanılmalıdır.

****

Bu arada sadece birkaç antrenmanla oyuncuyu sahaya atmanın da riskleri bir daha gözden geçirilmelidir. Seyirci beklentisinden daha çok takımın stabilitesini sağlamak elzemdir. Ligin başları ve henüz enseyi karartmanın âlemi yok. Takımın ve hocanın eksiklileri ortada. Doğru bir planlama ile 4. haftadan itibaren ipleri elimize alabiliriz. Bu bakımdan taraftarın desteği de çok önemli. Zira geçen haftaki maç ile şampiyon olmadık ve dünkü mağlubiyet ile şampiyonluk kaçmadı. Bizim açımızdan, uyum sorunu için zaman vermekte fayda var. Bu dönemde yönetim, süreci doğru yönetmekle mükellef. Umarız hata yapmadan geçirilen bir dönem olur. Ümraniyespor maçı, eksiklikleri gidermek ve tekrar galibiyet serisini başlatmak için bir fırsat olabilir. Bizlere düşen eksiksiz desteğe devam etmektir. Pusulanız Galatasaray olsun.

Twitter: https://twitter.com/MiralayMMuratA

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız