“Böyle bir finalle karşılaştım mı bilmiyorum, biraz fazla olunca karıştırıyorum bazen. İpi göğüsleriz inşallah.”
Başarısızlık gibi başarı da bazılarının kaderidir, hatta karakteridir. Fatih hoca hem bu kadere hem de karaktere sahip. Bu özelliği sayesinde böyle garipliklerle dolu bir sezonu en tepede noktalamaya oldukça yaklaştı. Şüphesiz, Galatasaray bir insan hüviyetinde olsa idi, o olurdu. Yine kendine yakışanı yapmak üzere. Yani hedefe ulaşmaya..
****
Denizlispor maçı yorumuna geçmeden bazı konulara değinmek istiyorum. Çünkü Denizlispor maçı salt bir maç değildi. Aynı anda yaşanan üç maçtı. Öncesi ve sonrası, değil maç hikayelerine, ciltlerce romana, bitirme tezine konu olurdu.
Bir sezon boyunca, hem de kendi içimizden dahi yapılmayan kalmadı. Hatta temeli geçen yıldan atılanlarla beraber. Şurası bir gerçek ki Mayıs ayı geldiğinde, bu kulüp, bu camia bir başka ruh haline bürünüyor. Rakiplerine panik yaptıran, ayaklarını birbirine dolayan da bu ruh hali sanki.
Beşiktaş maçında oynanan oyun, sezonun en iyi futbolu, bu ruh halinin eseri. Camiada yaşanan yönetim kaosu ve entrikalara rağmen her şeyden bağımsız hedefe odaklanabilmek de bu ruh halinin eseri. Ve her şeye rağmen bitti denilen noktaya rağmen ısrarla şampiyonluk iddiasından vazgeçmeyen taraftarın inancı da yine bu ruh halinin eseri. Allah’ın adaletinin şaşmayacağına ve ilahi adalete inanan aynı taraftarın.
Önümüzde bir 90 dakika daha var. Maçlar, her ne kadar dışarıda ne planlanırsa planlansın, sahada kazanılır. Bu bakımdan, şampiyonluk gelir veya gelmez orası bilinmez ama verilen mücadele ve rakipte oluşturulan bu travma her türlü takdirin üzerindedir. Zira biz dün sevinçten uyuyamazken bazıları kamera kayıtları silmek, yalan ifadeler vermekten uyuyamadı.
Denizlispor ve inanılmaz direnişi
Denizlispor maçından önce medyada oluşturulan 6-0, 7-0, 8-0 yeneriz gibi söylemler, rakibin onur mücadelesini daha dirençli hale getirdi. Bazen bu hatayı nasıl yapıyoruz inanın anlamakta güçlük çekiyorum. Daha bir hafta evvel rakip başkanın kibir dolu sözleri bizi o maçta inanılmaz şekilde motive etmedi mi? Neden bu yola giriyoruz. Beklentimiz ne olursa olsun, rakip ligden düşse dahi, orada kendini gösterip Süper Lig’de kalmak isteyecek, onuru için oynayacak futbolcular ve teknik heyet vardı. Bu bile yeterince güçlük çıkarabilirdi.
Nitekim öyle oldu. 5’li savunma ve genç ağırlıklı başlayan rakip ilk 20 dakika çok net bir pozisyon vermedi. Bence hocanın ilk 11 kurgusu doğruydu. Çünkü böyle final haftalarında deneyim, tecrübe daha az hata yapmanıza imkân verir çoğu zaman. Arda ve Babel tercihi bu bakımdan mantıklıydı. Hatta sakat olmasa, Falcao’nun da ilk 11’de olmasını bekliyordum. Tabi rakibin aşırı motivasyonunu yerle bir edecek şey, gelecek ilk gol olur genelde. 22. Dakikada gelen Halil’in golü sonrası daha rahat pozisyonlar bulmaya başladık. Özellikle solda Babel, Saracchi ile oynamanın etkisi ile oldukça efektif oynadı. Nitekim başarılı futbolu sonucu aldığı penaltıyı kendisi gole çevirince maç en azından galibiyetle bitecek diye düşünmeye başladık. 2-0’lık skora rağmen Denizlispor atmaktan çok yememeye odaklandığından baskılı ama gol hedefinden uzak oynamaya devam ettik. Bir önceki maça göre etkisiz olan Emre Akbaba kazanılan ikinci penaltıyı çok kötü kullandı ve o da kötü oynadığı futbolun imzasını attı. Anlamadığım nokta şu, E. Akbaba penaltıyı neden kullandı? Babel sahada ise penaltıyı Babel kullanır.
İlk yarı boyunca baskılı ancak coşkusuz futbolun en önemli sebebi Beşiktaş maçının iyi isimleri, E. Akbaba ve Taylan’ın bu maçtaki kötü performansıydı diye düşünüyorum. Rakip tüm etkisiz futboluna karşın, yine de Beşiktaş’ın bulduğundan daha net iki pozisyon buldu ancak Muslera günündeydi ve korkulu rüya görmemize fırsat vermedi.
İkinci devre
İkinci devreye Galatasaray klasik olarak değişiklik yapmadan başladı. İlk devreye göre daha iyi oynasak da özellikle 55. Dakikada Halil’in kaçırdığı golden sonra biraz üst üste maç temposundan kaynaklanan yorgunluklar biraz da İstanbul’dan, rakiplerin oynadığı maçlardan gelen haberler nedeniyle sahada yürümeye başladık. Oysa aleyhimize olan averajı düzeltmek için daha fazla gole ihtiyacımız vardı.
Doğrusu, 58. Dakikada yapılan değişikliklerden sonra özellikle daha genç olan Kerem, Henry ve Mustafa Muhammed oyuna girince daha hızlı sonuca gideriz diye düşündüm. Ancak ileride oynama düşüncesi ve 3 değişiklikle beraber saha parselasyonunda başarı sağlanamaması, çıkmaya mecali olmayan rakibi uyandırıp cesaretlendirdi. Golün geleceğim dediği dakikaların ardından 62. Dakikada bize hiç yakışmayan bir gol yedik. Golde, Taylan’ın hatası dikkat çekti.
Gol Galatasaray’ı bir nebze kendine getirdi ve tekrar oyuna ağırlığımızı koymaya başladık. Halil ve Mustafa’nın kaçan gollerinden sonra hoca arızanın sol içte olduğuna karar verdi ve Emre Kılınç’ı oyuna aldı. Bu dakikadan sonra daha akıcı bir oyun sergilemeye başladık. Henry daha faydalı oynamaya başladı ve soldan pozisyon sayısı arttı. Fakat 2-1’lik skor, diğer maçları da takip eden taraftarımızın aklına ister istemez birçok senaryoyu getirdi.
Ne ilginçtir ki final bölümünde farkın artmasına neden olan hamle, çokça eleştirilen Ömer Bayram’ın oyuna dahil olması oldu. Attığı iki derinlemesine pas, biri penaltı diğeri ise golle sonuçlanacak pozisyonu hazırladı.
Kaçırdığı penaltıya, haklı tekrarında ise Fatih hocanın verdiği cesaretle tekrarlayıp gole çevirmesine Mustafa Muhammed adına sevindim. İkinci golü ise son derece klastı. Tabi sakatlığına rağmen fedakarlığı ve attığı iki gol, bazılarına bu kadar para almasına rağmen böylesine kritik bir maçta sahada olup, mücadele etmemesine mesaj olmalıdır.
Maç sonu
Daha farklı galibiyet beklenen ancak diğer sonuçlarla umduğumuzdan daha iyi neticeye yol açan maçı 4-1 kazanmayı başardık. Oynadığımız futbol sezonun geneline uygun Beşiktaş maçına göre ise kötüydü. Ama ligin sonu ve şu ortamda kazanmak, iyi futboldan çok daha önemi tabii ki.
Bu arada, ligin sonuna doğru takımın fizik kapasitesini yükselten kondisyon ekibi ve tüm olumsuzluklara, Covid vakalarına rağmen takımı neredeyse eksiksiz sahaya çıkarmayı başaran sağlık ekibi ayrıca bir tebriği hak ediyor. Şampiyonluk gelirse yaptıkları işin değeri daha çok anlaşılacaktır.
Evet, kaldı son 90 dakika. Bitmek bilmeyen hafta arası, hafta sonu yorucu ve yıpratıcı, birçok cephede savaşılan lig bitiyor. Saçmalıklar manzumesini içinde barındıran bu garabet sezon sona eriyor.
Mutlak olarak, bittiğinde yazacak ve konuşacak çok şey olacak. Fakat şu an odaklanmamız gereken nokta, tüm Galatasaraylılar olarak tribünlerden ayrı kaldığımız bu sezonun son maçında, şampiyonluğa dair sinerjimizi her şekilde takıma geçirmek olmalı.
Bu güç bizde var!
Umarım çifte bayram sevinci yaşatacak, çocuklarımızın bayramlıkları yerine formlarını giydikleri bir Ramazan Bayramı olur.
Zira kazanılacak bu şampiyonluk, seneye FFP’den kurtulmuş ve daha güçlü bir yönetimle, gelecek on yılın Avrupa’da eski başarılarına koşacağı Galatasaray’ın temelini atacaktır.
Galatasaray pusulanız olsun.
Twitter: https://twitter.com/byymiralay

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!