Galatasaray üst üste kazandığı iki maçtan sonra üzerindeki kazanma baskısını atmıştı. O yüzden bugünkü Konyaspor maçı psikolojik çok rahat olmalıydı. Özellikle rakibin de kazanma baskısı diğer rakiplerimize göre yokken bu rahatlamayı değerlendirmeliydik. Ancak Konyaspor ilk yarıda takımımıza karşı büyük bir üstünlük kurdu. Tüm baskı denemelerimize boşa çıkarıp tehlikeli ataklarla kalemizi yokladı. İlk yarının 2-0 bitmesi bizim için adeta bir şanstı. İkinci yarı bulabileceğimiz bir gol belki bizi maça ortak edebilirdi ama ne yazık ki ikinci yarıdaki kurduğumuz baskı gol için yetersiz kaldı.
İnanılmaz Top Kayıpları Seyredilince
Maça çıkan on bir her zaman olduğu gibi yine değişikti. Avrupa maçı öncesi rotasyon söylemi gelebilir ama Galatasaray’ın en önemli eksiği üst üste oynayan bir takım. Sürekli değişen on bir, birden çok oyuncusunun dip gününe denk gelmesi, Konyaspor’un akıllı oyunu karşısında aciz bir duruma düşmemize neden oldu. Özellikle Cicaldau, Emre Kılınç ve Berkan ilk yarıda o kadar çok top kaybı yaptı ki kenardan erken bir silkeleme değişikliği beklememize neden oldu.
İkinci yarı biraz daha toparlanmış bir Emre Kılınç bile takıma pozitif etki etti. Ancak takımın top kayıpları ve uyumsuzluğu bitmedi. Bu kayıpların sayısı çok yüksek olunca takımın defalarca geriye koşmak zorunda kaldı ve daha önce Gomis öncülüğünde kurduğu maç sonu baskısını kuracak enerjisi kalmadı. Sonuca bakıp yazmış olacağım ama Gomis sonradan oyuna girdiğinde Mohammed’in yıprattığı savunmaya karşı bir üstünlük kurabiliyordu. Mohammed topla az da buluşsa geçen hafta arkadaşlarına önemli servisler yapmıştı. Sonradan oyuna girdiğinde maalesef o kadar o kadar etkili olmadı.
Barcelona maçı ve Terim-Torrent
Galatasaray bu sene Terim’le Avrupa maçlarında bir oyun bulmuş ve bu oyunlarla grubu namağlup şekilde zirvede bitirmiştik. Terim’in en büyük eksiği lig için doğru oyunu bulamaması, Halil’e fazla güvenmesi, çok sert rotasyonlar yapması, fiziksel eksiklikler ve İsmail Çipe’ye güvenerek kaleci rotasyonu kurmasıydı. Bunlara bir de kötü niyetli hakemler eklenince sonumuz kötü oldu. Torrent’in en büyük eksiğiyse takımın 0-0’lık süreci oynamayı becerememesi.
İşte tam da burada Avrupa’da ihtiyacımız olan şey ortaya çıkıyor. Avrupa’da 0-0’lık durumda, hatta galip ya da mağlup durumdaki 1-0’lık skorda alacağınız pozisyon yapabileceklerinizi belirler… Bakalım Barcelona’yı çok iyi tanıyan Torrrent, takımımızın Avrupa maçlarındaki başarısının nedenini bulabilecek mi?
Bir taraftan Torrent’in maç sonu açıklamalarını dinledim. “Maçı ilk 20 dakikada kaybettik” diyor. Çok haklı, gerçekten de o zaman kaybettik. Burada eksik nedir peki? Takımı ilk yarıdaki sürede tetikleyecek bir kenar hamlesi değil mi?
Pulgar
Galatasaray’ın Gedson transferindeki aldığı pozisyonu anlıyorum. Ekonomik nedenler ve daha öncelikli ihtiyaçlarımız vardı. Neydi ihtiyaçlarımız? Çevre kontrolü iyi, sert bir ön libero ihtiyacımız vardı. Bir de duran top konusunda katkı sağlarsa yıldızlı bir eksiğimiz giderilmiş olurdu. Pulgar’ın transferindeki beklenti budur diye düşündüm. Oyuncuyu tanımıyor ama takımımızı tanıyordum sonuçta. Ancak tüm maçlarımızı izleyen teknik ekip, scout ekibi, “futboldan anlayan” başkanımızın yaptığı Pulgar transferi açıkçası yaramıza göre bir merhem değilmiş. Neticede Assunçao’nun veremediği katkıyı Pulgar da vermeyecek gibi gözüküyor. İstesek de istemesek de Taylan Antalyalı’nın geçen sezonki performansına yükselmesini dilemek zorunda kalacağız.
Sonsöz
Hafta sonunu böyle kötü bir mağlubiyetle geçmek takımın özgüveni açısından hiç iyi olmadı. Ancak Avrupa maçlarının havası çok farklıdır. Eldeki futbolcu malzemesine en uygun dirençle sahaya çıkmalıyız. Takımda kurumsal hafızayı taşıyan antrenör, futbolcu ve yönetici konusunda sıkıntı var. Galatasaray’ın Ali Sami Yen ve arkadaşlarının “Türk olmayan takımları yenmek” şiarını Hoca’ya ve takıma anlatacak bir yol bulunmalı. Ben olsam 3-3lük Manchester United maçının özetten de öte bir kesitini takıma ve hocaya izletirdim. Şampiyonlar Ligi statüsünü değiştiren Galatasaray’ın “anları” nasıl değerlendirip havaya girdiğini tüm takıma gösterirdim. Ne demişti Jupp Derwall: “Galatasaray’ın Adının Olduğu Her yerde Umut Vardır!” Yaşlı kurta bunu gösteren parçalı ruhuyla, Galatasaray’la kalın!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/