Galatasaray, Perşembe gecesi âdeta Marsilya sabunu gibi köpürerek, 60 bin taraftarın önünde, Olimpik Marsilya’nın elinden kayıp, stattan bir puan ve liderlikle ayrıldı.
Lider gelinen Fransa’dan aynı şekilde lider olarak dönülmesinin en önemli kazanımı, bu genç takımın kendine olan özgüvenini artırmasına katkıda bulunması oldu. Lider kalmak iyi bir sonuç elbette…
Bundan sonra Avrupa’daki rotamızı Lokomotif Moskova ile oynayacağımız iki maç belirleyecek. Bu iki maçtan alınacak minimum 4 puan ve sonrasında sahamızda oynayacağımız Marsilya maçı da düşünüldüğünde gruptan çıkmaya yetebileceğini düşünüyoruz. Tabi ki Lokomotif maçlarından alınabilecek 6 puan gruptan çıkılmasını garantileyecektir. Maça Fatih Hoca’nın Halil İbrahim yerine Diagne ile başlayacağını tahmin ediyorduk. Çünkü Marsilya üçlü savunma oynuyor ve Halil İbrahim fiziğinden dolayı üçlü savunma arasında ezilebilir diye düşünüyorduk -ki zaman zaman öyle de oldu. Oysa Diagne daha kuvvetli fiziği ile rakip savunmayı daha fazla zorlar diye düşünmüştük. Bu sayede topu daha fazla ileride tutulabilirdi. Buna rağmen iyi sayılabilecek bir kadroyla maça başladık ve ilk yarım saat oyunu ciddi mânâda kontrol ettik. Rakibe pozisyon imkânı vermedik.
****
Sonrasında, ev sahibi olmanın getirdiği baskı ile daha çok üzerimize gelmeye başladılar. Bu periyodun içinde, rakip ceza sahasında bir oyuncunun topa elle temasını hakem penaltı olarak değerlendirmedi. 35. dakikadan itibaren özellikle maçın en spektaküler ismi Guendouzi liderliğinde kalemize yüklenmeye başladılar. Birkaç pozisyon verdik ama genel olarak bakıldığında maçın hiçbir dakikasında Marsilya, bu maçı bir şekilde kazanır hissine kapılmadık.
Cengiz Ünder’in nefis şutunu Muslera geçmişten esinti veren bir şekilde yine nefis bir kurtarışla savuşturdu. Galatasaray genel olarak oyunun kontrolünü elinde tuttu. İşte tam Marsilya’nın baskıyı arttırdığı dakikalarda tribündeki olaylar başladı ve duran oyun Marsilya’nın âdeta hızını kesti. Bu arada çıkan olaylarda, Fatih Hoca’nın tribünlerin önüne kadar gelmesi son derece değerliydi. Taraftar üzerindeki etkisinin yurtiçi ve yurtdışı hiç fark etmediğini gördük.
****
Ana akım medya ve sosyal medyanın bir kesimi tarafından sürekli bir linç kampanyasına tutulan hocanın aslında kimlerin hedefinde olduğunu bir kez daha ispatlayan bir sahneydi açıkçası. Fatih Hoca’nın müdahalesi üzerine olaylar hızla yatıştı. Marsilya’nın hızını kesen bu duruş Galatasaray’ın toparlanıp tekrar oyunun kontrolünü ele geçirmesini sağladı. Tabi ilk yarının son anlarında yaşanan önce Kerem’in kaçırdığı sonrasında dönen topta ise maçın hakeminin âdeta rakibin bir stoperi gibi net pozisyonu engellemesi hafızlarda uzun müddet kalacaktır. Kabul edilmeli ki hakemin durduğu nokta çok acemiceydi. Aslında Galatasaray maç içinde çerçeveyi bulan şutlar atabilse çok da güven vermeyen rakip kaleciyi çok daha fazla zorlayabilirdi.
Maçın İkinci Yarısı
İlk maçtan da beraberlikle ayrılan Marsilya, galip gelmenin önemli olduğunu hesaba katarak baskıyı kontrollü olarak arttırdı. Her ne kadar galip gelmesi gerekse de karşısında bir zamanların “Avrupa Fatihi” olduğunun bilincinde olarak ve defansını sağlama alarak hücum etti. Bazen sahada rakibe bir omuz yüklenmesi, bir kalça koymak suretiyle mesaj verirsiniz. Daha deneyimli futbolcular bunu sık yapar. İşte ekibin tecrübesizliği burada ortaya çıkıyor.
Ligde de buna benzer bir eksikliğimiz var. Mücadeleyi rakibin inisiyatifine bırakan bir eksiklik. Maçın ikinci yarısında belirli zaman dilimlerinde yediğimiz baskı ve kendi alanımızdan çıkamadığımız anlar da bu eksikliğin bir sonucu aslında… Savunma tarafında ise gayet iyiydik. Rakibin kullandığı kornerde direğin üstünden dışarı çıkan pozisyon ve yine klasik hastalığımız olan hücumda kaptırılan topta Dieng’in kaçırdığı pozisyon dışında net bir pozisyon vermedik. Genellikle rakibi ceza sahası dışında karşılamaya çalıştık ve başarılı olduk.
****
Marsilya’nın oyunun bu bölümünde, Payet ve Guendouzi’den aldığı katkı nedeniyle aynı tip iki oyuncu Galatasaray’da olmuş olsa maçı rahat kazandırdık diye düşündük. Birkaç senedir ve içinde bulunduğumuz bu sezon, özellikle bu genç kadronun içinde, oyun sıkıştığında ekstra iş yaparak şapkadan tavşan çıkarıp bir şut ya da serbest vuruşla maçı kazandıracak bir oyuncu eksikliği fazlasıyla hissedilmekte. Kadromuz içinde Morutan bu konuda en kuvvetli aday. Ancak biraz daha deneyime ihtiyacı olduğu ortada.
****
Sorumluluk da verilmesi ile zaman içinde eksikliklerini kapatacaktır. Maçın ilk yarısında ve özellikle ikinci yarıda van Aanholt’un çıkamamasının sebebi savunduğu kanatta rakibin en tehlikeli oyuncusu Cengiz Ünder’in olmasıydı. Maçın son bölümlerinde hakemin penaltı kararı bizce de VAR’dan haklı olarak döndü. Guendouzi’nin kendini çok hafif bir temasta yere atması kendisine sarı kartı bile getirebilirdi.
Aslında uzun süredir, deplasmanda oynayıp da hakkımızın yenmediği bir maç görmediğimizden ve Türkiye’de VAR kararları hep aleyhimize kullanıldığından, gerçekten memnun edici bir sonuç oldu. İyi futbolun sadece iyi oyuncularla değil aynı zamanda iyi hakemlerle de oynandığı yadsınamaz bir gerçek. Sacha Boey’in sakatlığı nedeniyle önce Yedlin sonrasında da Diagne, Emre Kılınç ve Babel’in girmesi, tempomuza olumsuz bir etkisi olmadı. Ancak sağ kanat savunması için maalesef aynı şeyleri söyleyemeyeceğiz. Yedlin aksamaya bu maçta da devam etti. Her iki yarıda da 8’er dakika uzayan maçın sonunda oyunu kısa alanda oynayan, alanı iyi daraltan ve rakibi ceza sahası dışında karşılamaya gayret eden Galatasaray istediği sonucu aldı.
Bundan Sonra Bizi Ne Bekliyor?
Moral motivasyonun artmasının bir sonucu olarak bu netice lige de iyi yansıyacaktır. Günden güne bu oyuncu grubu beraber oynamaya alışacak ve daha istikrarlı sonuçlar gelecektir. Avrupa’da sürecek liderlik ve ligdeki iyi sonuçlar “takım olmayı” sağlayacak ve işler daha iyi gidecektir. Bu maç içinde uzun zamandır eksikliğini hissettiğimiz Sacha Boey ve Marcao’nun takıma katılması çok faydalı oldu.
Her ikisi de (özellikle Boey) oyunumuza inanılmaz dinamizm kattı. Umarız kronik ve uzun süreli sakatlıklar olmadan en kısa sürede tekrar formasını alır. Marcao’nun geri sayımında son iki maça girdik. Onun olmasının takıma nasıl katkıda bulunduğunu gördük ve gönderilmesini çok isteyen rakipler dudaklarını ısırarak izliyor ve değerlendiriyorlardır. Buradan “Malum takıma” gelmek istiyoruz. Son birkaç senedir futbolcularımızın ayaklarının kırıldığı, yöneticilerimize saldırıldığı, Nihat Özdemir TFF’sinin Galatasaray’dan intikam almak için maşa olarak kullandığı malum takımın sahasına gideceğiz. Bizi sahaya gömmek iddiası ile haddini aşan “başkan” sıfatlı kişiye, sözlerini, Galatasaray, Marsilya’ya karşı oynadığı oyunu biraz daha efektif oynayarak yedirecektir. Umarız bu galibiyetle takımımız İstanbul’a dönecektir.
1 Ekim 1905
Bugün 1 Ekim 1905. Mottosu, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” ve gayesi, “Türk olmayan takımları yenmek” olarak kurulan Galatasaray’ımızın kuruluşunun 116. yıldönümü.
Ne mutlu bize ki böyle bir vizyon ve hedef bırakan bir kurucunun önderliğinde ve asil renklerin altında birleştik. Ne mutlu ki 116 yılda Türkiye’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Türkiye’nin en büyük ikinci markası olduk. Bu gurur ve kıvançla nice 116 yıllar görmeyi umuyoruz. Bu yeni yılın Avrupa’da gördüğümüz eski başarılara tekrardan yelken açılmasına vesile olmasını kalpten diliyoruz. Kuruluş yıldönümümüz tüm Galatasaraylılara kutlu olması dileğiyle.
Pusulanız Galatasaray olsun!
Twitter: https://twitter.com/byymiralay

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!