Transfer dönemleri futbol ikliminin en sevmediğim dönemleri. Bu transfer döneminin başlangıcı ve sonra yaşananları görünce daha da bir sevmedim. Fatih Hoca ile yönetim tarafının gerginliği ve bu gerginliğin neredeyse ayrılığa varacak olması bir yandan, İrfan Can ve Visca’ya yüksek bedeller ödeme ihtimalimiz diğer yandan beni çok gerdi. Düşünsenize son yıllarda “Projespor” olarak tüm karanlık operasyonların arkasında karşımıza çıkan takımı bir nevi “finanse” etme durumuna düşecektik. Biz o takımı tarihin çöplüğünde görmek isterken şişmiş kadrolarına can simidi uzatmak beni gerçekten çok üzerdi. Fatih Hoca İrfan Can’ı çok istiyordu. Ancak bahsi geçen bonservis bedelleri bizim transfer yapamama pahasına yürüdüğümüz yolları risk altına alacaktı. Diğer yandan satmak ve almak konusunda yetersiz performanslar gösteren transfer ekibimizi düşününce “Acaba transfer yapabilir miyiz?” korkusunu da yaşıyorduk. Neyse ki İrfan Can ve alternatifler konusunda yürütülen transfer politikası hepimizi şaşırtacak kadar iyiydi. En son yaz transfer dönemindeki başarısız süreci görünce transfer ekibinde kimin ya da neyin değiştiğini merak ediyorum. İnsan tekrar tekrar sormadan edemiyor, yoğun kiralamalarla geçen yaklaşık 3 sezonun transferlerinin azından bir bölümünde bu devrenin stratejisi kullanılsa olmaz mıydı? Bahsettiğim sürede yapılan kiralamaların bedeli bu strateji ile kullanılsa “genç ve dinamik” takımı kurmuş, şimdi eksiklerini gideriyor olurduk. Ve belki de Erencan Yardımcı transferindeki yöntemi kullanmak zorunda kalmazdık. Neyse, geç de olsa transfer stratejimizin istediğimiz kıvama gelmesine sevindim. Dar boğazlardan çıkana kadar yıllık ücretlerdeki düşme devam etmeli, satılabilecek oyuncular ve altyapı oyuncuları ile kadro gelişimi sağlanmalı. Şu dönemde keşke Falcao ile de yollar ayrılabilseydi. Ayrılmama çabası başkanın dediği gibiyse umarım şampiyonlukta katkı verir ve öyle ayrılır diyelim o zaman.
Maça Gelirsek
Bir yanda üç sene sonunda zorla yapılan şampiyonluğu taşıyamayan Başakşehir, diğer yanda eksiklerini giderirken puanlar toplamaya çalışan Galatasaray vardı. Başakşehir Okan Buruk’la yolları ayırdıktan sonra “enine futbolun mucidi” Aykut Kocaman’la anlaşmıştı. Geçen hafta 5 yiyen takımla yola çıkan Kocaman önce Galatasaray’ı durdurup sonra şansını kollamak istiyordu. En büyük şans sezonun en komik penaltılarından birisini çalan VAR ve Arda Kardeşler’den geldi. Neyse ki Muslera penaltıyı çıkardı da Başakşehir direnç kazanma fırsatını kaçırdı. Marcao’nun elinin saçını taraması nedeniyle sakatlanan ve buz tedavisi uygulanan Epureanu’nun tekrar sahalara dönebilmiş olmasına sevindim!
****
Galatasaray; Marcao, Taylan ve Feghouli üçlüsünden birinden mahrum olduğu her maç içinde skoru bulana kadar pozisyon krizi yaşayabiliyor. Özellikle mağlup duruma düşülen maçlarda bu çok daha fazla ortaya çıkıyor. O yüzden bu maçın en önemli anının penaltının kurtarılması olduğunu düşünüyorum. Çünkü hakem rüzgarının Başakşehir’de gözükmesinin futbolcularımızı etkileyeceğini ve bu sürecin derbiye bile yansıyabileceğini görmemek için dört senedir maç seyretmemiş olmanız lazım.
Fatih Hoca Onyekuru transferine rağmen Arda’dan vazgeçmedi ve ikisini birden sahaya sürdü. Aslında son oynanan maçlarda Arda’yı orta sahada denemiş ve maç sonlarında verim almıştı ancak bu maçta Onyekuru olmasına rağmen kendini daha çok sola attı. Bu da orta sahamızın biraz zayıf kalmasına neden oldu. Bu kurgunun yanında kadroda on birde Etebo’nun da olması beni kaygılandırıyordu ancak Etebo ilk yarıda önceki maçlara göre daha etkindi. Feghouli’nin yokluğu, klasik eksikler, kapalı defanslara ilk golü atmaktaki zorluklar çerçevesinde ikinci yarıya doğru bakarken Donk’un ani çıkışı ve mükemmel ortasının Onyekuru’nun kafasına ulaşması neticesinde öne geçtik. İşte bu golle birlikte Fatih Hoca’ya derbiye doğru hamlelerini yapma fırsatı verdi.
****
İkinci devreye yeni golcümüz Mostafa Mohammed ve Belhanda’yı alarak başlayan Galatasaray özellikle Onyekuru üzerinden etkili olmaya ve bol bol kontratak pozisyonları bulmaya başladı. Bu ataklardan oluşan kornerlerde aylar sonra tehlike yaratmaya başladık. Bu kornerlerde önce yeni transfer Mohamed kafa vuruşuyla tehlike yarattı, sonra da Donk benzeri bir noktadan golle buluşup bu sezon ilk net korner ve kafa golümüzü atmış oldu. Golden sonra Donk’un Fatih Hoca’ya dönük jest ve mimikleri bu konunun üzerinde durulduğu ama neticenin ilk kez geldiğini göstermiş oldu. Her iki korneri de atan Belhanda’nın geçen haftaki ön direk kornerlerini düşününce insan gerçekten inanamıyor. Bugüne kadar neden yapmadın. Bu korner için ekstra çalışmaya gerek var mı?
Kısa Kısa
- Muslera’nın dönüşünün takıma müthiş bir katkısı olmuş. İşin ilginç yanı zaten iyi bir kaleci olan Muslera’nın zaaflı yönlerinin bile sakatlığının öncesinde kalması. Takım içinden transferimiz, kaptanımız… İyi ki var!
- Kadro dışı kalıp Fatih Hoca’nın dönüşüyle takıma dönen Donk böyle giderse adını unutulmaz oyuncuların yanına yazdıracak. Bir oyuncu nasıl da her ihtiyaç anında ortaya çıkar, takıma liderlik eder… Bunun çok büyük örneği.
- Onyekuru’nun gelmesi en çok Saracchi’ye yaradı. Bu ikili birbirine alıştıkça sol tarafımız daha da işleyecek. Şans bulduğunda Emre Taşdemir’de bu durumdan rahatlıkla istifade edecektir.
- Taylan, Marcao bildiğiniz gibi…
- Emre Kılınç sağ kanatta etkisiz… Sol kanatta oynama şansı azaldı. Kendini göstermek için tek şansı orta saha. Takım gelişiyorken formayı kapmalı. Aksi takdirde on birdeki yerini kaybeder.
- Yıllık ücreti, sol kanatta el freni gibi oyunuyla uzun süre tepkimizi çeken Babel santrfor oynamaya başladığından beri çok değişti. Sanki artık kendisinden çok takım için mücadele ediyor. Sanırım giderayak lider bir oyuncu rolü üstlenmek istiyor.
- Mohammed’i kısa videolar dışında ilk kez izledim. Hem hızı, hem top alış verişine yakın olması hem de havadan etkin bir oyuncu olması dikkat çekiciydi. Takıma çabuk adapte olursa farklı bir Galatasaray seyredebiliriz.
- Onyekuru bizleri şaşırtmaya devam ediyor. 6 aydır top oynamıyorsun. Zaten zayıf bir oyuncuyken, iyice çelimsiz bir hale bürünmüşsün. Nasıl oluyor da böyle bir başlangıç yapıyorsun. Gerçekten inanılmaz!
Fatih Hoca
Hem maç önünde hem maç sonunda keyifliydi Fatih Hoca. Yeni transferler belli ki O’nu keyiflendirmiş. Ben İrfan Can ve Visca transferini gerçekten istedi mi, yoksa dikkat mi dağıttı hâlâ anlamış değilim. Acaba Fenerbahçeliler ne hissediyor?
Fatih Hoca maç sonunda “Top bizdeyken tehlikeli bir takımdık, artık top rakipteyken de tehlikeli bir takımız.” diye Onyekuru’yu neden istediğine dair bir göndermede bulundu. Aslında Fatih Hoca bu ligin “bug açığını” yakalamış. Önce Rodrigues’in sonra da Onyekuru’nun hızlarından iki şampiyonluk kazandı. Özellikle ligin final periyodunda, derbi ve kritik maçlarda Onyekuru faktörü çok öne çıkacak. Bu çok büyük bir oyun olmasa da Türkiye’de iş görüyor. Umarım yeni transferler takımın oyununun da büyümesine yardımcı olur.
Sonsöz
Dün sevgili İlkeryaziyor ligin limitleriyle ilgili bir yazı yazdı. Bu yazıdan rahatsız olanlar oldu ki sitemiz bot saldırısına uğradı. Zaman zaman yazıya ulaşmakta zorlanmalar olsa da site hizmete kapanmadı. Yazıyı ısrarla okumaya çalışan ve bizlere destek veren herkese teşekkür ederiz. Yazıyı okumayanlar bu linkten okuyabilirler. ://www.3numaraliuye.com/iblisin-yolu-cokusten-bir-once/

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/