Çok zorlu bir sezondu çok…
Çok yordu, çok hayal kırdı, çok üzdü. Ve nihayet bitti ama hâlâ artçıları devam ediyor.
Bu köprünün altından daha ne sular akmaya devam edecek orası bilinmez fakat baş döndüren bir hızla kararlar alınıp baş aşağı giden bir ivme ile futbolumuz düşüyor ve dağılıyor.
Bizler Galatasaraylılar olarak adaletsizliğe, tepeden inme ve liyakatsiz yönetime hep karşı çıkmışızdır. İçimizde bile olsa eleştirmişizdir. Başarısız olan kim olursa olsun eleştirmişizdir (bu satırda bazı homurdanmaları duyuyor gibiyim). Doğal olarak bu kadar basiretsiz bir futbol yönetimini koyacak bir sınıflandırma, statü bulamıyoruz.
Oysa sezon başı her şey ne kadar güzel başlamıştı ya da bizler öyle sanmıştık. Bu sezonun bizim açımızdan alınacak ilk dersi kesinlikle yapılacak sezon öncesi kampa tüm transferler eksiksiz ve vaktinde gelmelidir. Aksi takdirde uyum sorunları sezon boyu aşılamıyor. Diğer ders ise sesini çıkarmayan bir yönetim olursa, size bu sessizliğin bedelini mutlaka ödetiyorlar.
Eğri oturup doğru konuşalım, taraftarlarımız arasında, şampiyonluğu hak ettiğimiz konusunda bir fikir birliği olduğunu pek zannetmiyorum. Çünkü tüm “organize kötülüğe” rağmen başarılı olacak performansı çok da yakalayamadık. Kabul ediyorum mevcut siyasi konjonktür, federasyon, yandaş medya ve tetikçi hakemler ile hem sahada hem de saha dışında oluşturulan algı girdabında çok fazla hırpalandık. Fatih Hoca’yı futboldan uzaklaştırmak, odağını dağıtmak için çok uğraşıldı. Ama her şeye rağmen hoca kadar başkaldıran, isyan eden birileri camiada olsaydı daha farklı olurdu. Çünkü şampiyonluklar asla tek kişinin değil ama o tek kişinin liderliğinde yönetim, sporcular ve tüm teknik ekiple birlikte kazanılır. Bir başka klasik deyimle, “toplu savunma toplu hücum” olmazsa olmaz. Biz bunu maalesef yapamadık.
Şanssızlıklar da peşimizi bırakmadı, hangisini söylesek ki? Onyekuru’yu transfer ettik sıtmaya yakalandı, Başkanımız ciddi bir rahatsızlıkla boğuşuyor, Fatih hoca Corona virüsüne yakalandı, vesaire, vesaire.. Pişmiş tavuğun başına gelmeyen ne varsa bizim başımıza geldi bu sezon.
Aslına bakılırsa burada iki-üç senedir yazdıklarımızdan çok da farklı şeyler yazamayacağız. Açık ve net, ülke futbolu bir projeyi şampiyon yapmak için dizayn edildi. İlgili tüm kuruluşlar aldıkları emri yerine getirmek için adeta yarıştı. Sonuçta son iki sene tek başımıza mücadele ederek geciktirdiğimiz şampiyonluk, proje takımına altın tepsi içinde sunuldu.
Bu sezon 1985-86 ve 2010-2011 sezonundan çok daha büyük bir şikeye sahne olmuştur. Bu utanç tarihe ve günün birinde hesabı sorulmak üzere Defter-i Kebir’e yazılmıştır. Birilerinin hesabı elbette şimdilik tutmuştur. Ama unutulmasın, Yüce Allah’ın da bir hesabı vardır ve günü geldiğinde bu hesabı görecektir. Bu konuya, güncel gelişmelerle yazının sonunda tamamlamak için şimdilik ara verelim.
Kırılma Noktaları
Galatasaray için bu sezon üç farklı kırılma noktası oldu: Eksik sezon öncesi kampından ve transfer edilen futbolcuların kötü performansından dolayı berbat geçen ligin ilk yarısı. İkinci yarıda Beşiktaş maçına kadar olağanüstü performans ve kapanan puan farkı dönemi. En son pandemi sonrası yaşanan TFF destekli dramatik düşüş.
Her bir dönemde profesyonel kötülük tüm gücüyle bizimle savaştı. İkinci periyotta işleri yoluna koyarken resmen bir lütuf gibi pandemi süreci araya girdi ve Beşiktaş maçı dâhil planlanan oyun sahneye kondu. Ben ömrümde bu kadar çifte standartlı hakem yönetimi olan bir sezon görmedim. Bunu sadece bizim maçlarımız için değil genel olarak tüm maçlar için söylüyorum. Aslında onlara hakem demek yanlış. Onlar sadece efendilerinin emirlerini yerine getiren kara kılıklı kuklalardır. Futbolu bildiklerini kabul de etsek, onlar için menfaat ve para vardır. Bir de efendilerinden alacakları övgüler. Bu sayede Türk Futbolunun geldiği noktada “yadsınamaz bir katkıları” vardır!
Çifte standart sadece hakem yönetimi değil federasyon adındaki şer kurumunun tüm karar mekanizmasında da kendini gösterdi. Benim hocam, sadece gerçekleri ima yoluyla konuşacak şak on maç ceza, başkan sıfatlı kabadayı kılıklı şahıs sahaya dalıp rakibi kovalayacak, ihtar.
Sezon ortasında Galatasaray’ın toparlanması ve önlenemez yükselişi onları panikletti. Ama pandemi arasıyla inceden inceye öyle planlanmış oyun ortaya kondu ki, su uyur düşman uyumaz atasözünün ne kadar gerçekçi olduğu bir kez daha ispatlandı.
Muslera’nın ayağının kırılması anında ilk aklıma gelen ligin bittiği düşüncesiydi. Çok üzgünüm fakat yanılmadım. Bu bile planın bir parçası mıydı? Şüphelerim var ve olacak.
Ve yönetimimiz, finansal kısıtlar nedeniyle midir ya da başkanın rahatsızlığı mı emin değilim ama mutlaka bunca sessiz kalmanın bir manası vardır. Hoca yalnız bırakıldı ve kaçınılmaz sonun gelişi kolaylaştırıldı. Oysa bize transfer sezonunda futbolcularla boy boy fotoğraf çektiren değil haksızlıkta masaya yumruğunu vuran bir yönetim lazımdı. 30 milyon Galatasaraylının bu ülkede tüm dengeleri alt üst edecek bir güç olduğunu haykıracak bir yönetim!
Bir çift söz de ultrAslan’a; sizin önceliğiniz siyaset değil. Siyaset üstü olan Galatasaray’ı, siyasete yem etmemektir. Hocaya ve takıma destek olmaktır. Umarız bu durumu bir kez daha yaşamak zorunda kalmayız…
Akılda kalanlar
Nasılsa iyi bir sezon sonu akılda kalanlar var ise kötü sezonda da var. Derlersek:
Sezonun maçı: Tabi ki Fenerbahçe maçı. 21 sene beklenen galibiyet.
Sezonun golü: Fenerbahçe maçında Onyekuru’nun golü.
Sezonun hayal kırıklığı: Şampiyonluğun kaçması. Bir Galatasaraylı için daha kötü ne olabilir
Sezonun en iyi futbolu: Deplasmandaki Fenerbahçe ve İstanbul’daki Kayserispor maçı.
Sezonun oyuncusu: Muslera. Sakatlanana kadar en iyi sezon performanslarından birini gösterdi.
Sezonun yükselen yıldızı: Aslında yok. Ama genel düşüşe kadar Ömer Bayram iyi bir sezon geçirdi.
Sezonun transferi: Çok kısa sürse de Onyekuru. Aşı tutsa Falcao olacaktı belki de.
Sezonun üzüntüsü: Muslera’nın ayağının kırılması. Bana şampiyonluğu kaybetmekten daha fazla üzüntü verdi.
Sezonun sürprizi: Kötü sürpriz, pandemi ve şampiyonluk gitti.
Sezonun hamlesi: Pandemi arası TFF’nin ince zekâyla örülmüş organize kötülük planı
Sezonun Avrupa maçı: Yok (maalesef).
Sezonun çöpü: Rizespor ve başkanı!
Sezonun balonu: Belhanda ve Feghouli
Sezonun en iyi hakem yönetimi: Enteresandır ki Halil Umut Meler’in Fenerbahçe maçı yönetimi.
Ucube bir sezonun hazırlığı
TFF bir ucube doğurdu. Aslında onlar doğurmadı, öyle emredildi onlar da uydu. Belki kendilerinin bile haberi olmayan bir sistem gelip önlerine kondu ve sadece uygulanması isteniyor.
Aslına bakılırsa çok evvelden alınmış bir karar, şimdi herkesin haberi oluyor. Siyaset futbola karışmıyor diyen herhangi bir kişi bu saatten sonra kalmış mıdır bilinmez ancak kalan olmuşsa aklıyla zoru var demektir. Siyaset bu kadar futbola karışmaya devam ederse Türk futbolunun geleceğinden kimse bir şey beklememelidir. 21 takımlı, her hafta bir takımın bay geçeceği bir sezon. Nereden bakarsanız bakın, ne ekonomik ne de sportif hiçbir faydası olmayan saçma bir karar. Bereket yabancı sınırı ertelendi ki o zaten apayrı bir yazının konusu. Ancak alınan bu sezon, küme düşme olmayacak kararı, tüm ligin tescilini de bizce geçersiz kılmıştır. Düşme olmayan lig de şampiyon da yoktur. Hoş, zaten bu sezon hak edilmiş bir şampiyonluk da yoktur. Yayıncı kuruluşa ve bağlı olduğu ülkeye peşkeş çekilen bir futbol organizasyonu vardır. Şimdi bu noktada şunu öneriyorum: Madem siyaset futbolu yönetiyor o halde maçları da devletin kanalı TRT yayınlasın. Ama olmaz değil mi? Çünkü orada bir rant bulunmuyor.
Sonsöz
Berbat geçen, acı veren bir sezonun ardından yaklaşık bir ay sona tekrar ligler başlayacak.
Şimdi transfer yaklaşıyor. Ergenlik hülyaları yaşayan, sosyal medya bağımlısı değil, aklı başında Galatasaray taraftarı çok dikkatli olmalı. Arasındaki kripto taraftarlara aldırış etmemeli. Ne olursa olsun değişecek veya değişmeli de olsa bu yönetim bizim. Onlar da umarız ki en doğru hamleleri yaparlar her ne kadar federasyon günaşırı karar değiştirip planları bozsa da.
Futbolu, tüpçülerin, inşaatçıların değil futbolun içinden gelenlerin yönettiği günleri görmek biz sporseverlerin en büyük dileği. Umarız o günleri görebiliriz. Ne olursa olsun umut etmek gerekiyor.
Umudumuzun adı da pusulamız da Galatasaray olsun.
Not: Bu fırsatla Kurban Bayramınızı en içten dileklerimizle kutlarız. Sağlık ve mutluluğa vesile olsun. Hijyen ve kurallara dikkat edelim.
Twitter: https://twitter.com/byymiralay
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!