Çok gergin, çılgın ve bir o kadar kaos içinde bir transfer sezonunu bitirdik. Belki gereğinden fazla umutsuzluğa düştük ama bir taraftan da camia reflekslerine güvenip vakti zamanında kimsenin beklemediği anda çıka gelen Ribery gibi oyuncuların gelebileceği hayalini ettik. Biz hayaller içinde yüzerken eldekileri tek tek satıp – gönderip yerine Marcao dışında kimsenin gelmediğini hatta gelemediğini gördük. İçeriden bir engel mi vardı, dışarıdan Galatasaray’a kumpaslar kuranlar mı vardı? Dizi dizi iletişim “bariyerleri” sayesinde ciddi seviyede paranoyalar yaşadık.
Oysa zamanlaması açısından riskli ama beklediğimizden çok daha iyi bir plan varmış. “Hiç kimseyi alamıyorsanız, bari şunu alın” serzenişinin çok daha ötesindeymiş…
***
Yıllar önce Elmander ve Eboue ile sözleşme imzalandığında sanırım kontratlara artık bir düzenleme gelecek demiştim. Geçen zamanda kontrat bedelleri, süreleri, imza bedelleri, bonusları ile birlikte tam tersi bir istikamete doğru gitti ve çok büyük bir kara delik oluştu. Bu kara delik, Galatasaray camiasına, Riva ve Florya’nın çok düşük bedellerle elden gitmesine mâl oldu. Gelinen süreçte Mustafa Cengiz başkan seçildi; FFP süreciyle de birlikte sıkı bir ekonomik sürece girdiğimizi artık bol keseden harcamaların olmayacağını, bunun da bir dahilinde süreceğini defalarca belirtti. Cengiz’in futbolcu kontrat bedelleri ve bonuslar hakkında da çok fazla açıklaması oldu. #Hedef21’i tutturunca doğru satış planlamaları ile hem kaliteyi arttırıp hem de ortalama maaş giderlerini düşürmeyi hedeflediğini sıkça dile getirdi. Peki sonra ne oldu?
- Öncelikle yüksek kontratlı oyuncuların satışı konusunda herhangi bir başarı sağlanamadı. Sağlanamadığı gibi Galatasaray’ın elini kolunu bağlayan açıklamalarla oyuncuların eli güçlendi.
- Sonrasında yine çok ciddi hatalarla dolu Gomis’in gönderilişi, yerinin doldurulamayışı ve geçen sene yedek olmaya yeterli bulmadığımız Eren ile santrfor saymadığımız sadece “yedek güç” kabul ettiğimiz Sinan Gümüş’e kaldık. Gomis’in gitmesine karşı değildim ama sonrasında hem Gomis’ten daha genç hem de Şampiyonlar Ligi seviyesinde iki golcüyü kesinlikle bekliyordum. Burada yapılan hataların bedelini Şampiyonlar Ligi’nden elenerek, hatta biraz da marka değerimizi riske atarak ödedik.
- Tüm bunlara ve VAR uygulamasının adeta “kiralık katil” gibi kullanıldığı sürece rağmen zirvede yerimizi almıştık ancak olaylı derbide tuzağa düştük. Sonrasında bitmek bilmeyen sinir harpleriyle dolu TFF ve hakem operasyonlarına rağmen zirveden sadece altı puan uzakta kalarak devreyi bitirdik.
- Artık sadece iki yıldır her mecrada konuşulan, çizilen eksiklilerin ivedilikle giderilip kampa yetişmesiyle yapılacak telafi sürecini iyi yönetmek kalmıştı ama o da nesi? İlk iki maça sadece nokta atışı beklentilerimizden sadece Marcao yetişdi. Ve biz ilk devre kabusumuz Eren, Sinan, Muğdat kısır döngüsüne Eren’siz bir şekilde dönmüş olduk.
- Ali Sami Yen’in büyüsü ile Ankaragücü’ne santrforsuz altı attık. Göztepe’de hava, zemin, hakem, VAR gibi zorluklara rağmen galip geldik. Ve transferin son dönemecinde Fatih Terim’in sabırlı olun mesajıyla tekrar umutlandık.
- Sonra ne olduysa birden rüzgâr değişti. Önce ligin en golcü oyuncusu Diagne’ye talip olduk, sonra Mitroglou gündeme geldi, devamında ise sağ stoperimiz zayıf kaldı bari Serdar Aziz affedilse derken “adam yiyen klasmanından” Luyindama haberleri çok sıcak şekilde ortalığı sardı. Bu üç transferin gerçekleşmesiyle kadro çehre değiştirdi.
Bu Transferler Ne Getirir Ne Götürür?
Gelenler:
- Öncelikle Diagne tercihinin sakatlık olmadığı sürece tek başına şampiyonluğun kilidini açtığını düşünüyorum. Ödenen bonservisi yüksek bulmakla birlikte ezeli rakiplerimize ödeme gücümüzle bir yumruk attık. Bu onları belki de daha fazla hatalı transfer yapmaya sevk edecek.
- İki maçlık Marcao performansını geçen yılın Nagatomo katkısına benzetiyor ve Nagatomo’nun da performansına ciddi katkılar yapacağını düşünüyorum. İlk iki maçında pas yönü, doğru zamanlamaları takımın saha içinde pozisyon almasına ciddi katkılar verdi. Yanında Maicon varken savunma çok ileri çıkmadı ama yeni partneri ile bu da olacaktır. Nagatomo da geldikten sonra takımın ısı haritasında sol tarafın ne durumda olacağını tahmin edebiliyorum.
- Hiç beklemediğim, çok iyi tanımadığım ama görür görmez ısındığım Luyindama’nın takıma çok ciddi katkısı olacağını düşünüyorum. Bu katkı sadece oyun değil ciddi bir ruh da içerecek gibi duruyor. Sanırım çoğumuzu sahada görmeden aşık olduk.
- Semih Kaya transferini çok anlamlı bulmasam da yurt dışı tecrübesiyle birlikte hatalarından arınmış ve olumlu özelliklerinin üzerine koymuş olmasını umut ediyorum.
- Emre Taşdemir transferinin de bir fırsat transferi olduğunu düşünüyorum. Emre’den gelecek katkı geleceğe daha güzel bakmamızı sağlar.
- Yine ilk devrede yaşadığımız fizik-kondisyon sorunlarıyla ilgili teknik ekibe destek için transfer edilen Bartali’nin daha şimdiden görünen katkıları nedeniyle de ikinci yarının yıldızlarından olacağını düşünüyorum.
Gidenler:
- Öncelikle Ozan Kabak’a teşekkür ederiz. Bu yaşta hem de serbest kalma bedeli varken bu kadar büyük bonservis getirisi gerçekten büyük bir olay. Fatih Terim adına şerlerle dolu ilk yarının en hayırlı olayı Ozan Kabak’ın bulduğu şansı iyi kullanmasıydı. Başlangıçta gençliğinden ve tecrübesizliğinden kaynaklı ciddi hatalar yapsa da Fatih Hoca ondan vazgeçmedi. O da bu güveni boşa çıkarmayarak her hafta üstüne koyarak ilerledi. Belki kalsa sezon sonu şampiyonluk yaşayacak ve Terim’e ciddi katkı verecekti ama o Galatasaray’ı ve Türkiye’yi Avrupa’da temsil etmeyi tercih etti. Yolu açık olsun…
- Eren’in bu koşullarda çok aranacağını düşünmüyorum. Takım da bulamadı; umarım Japonya, Çin gibi ülkelere transfer olarak 6 aylık maaş maliyetinden kurtulur ve Eren’e tadında bir veda ederiz.
- Serdar Aziz transferi bence gözüktüğünden daha değişik bir transfer. Sanırım Galatasaray forması giyerken Fenerbahçe ile görüştüğü ortaya çıktığı için Fatih Terim onunla yolların ayrılmasını istedi. Arka planı çok bilmeyerek affedilip, faydalanılması gerektiğini düşünüyordum. Böylece hem ezeli rakibi güçlendirmemiş hem yabancı kontenjanını daha ekonomik kullanıp orta sahaya takviye opsiyonu kullanma şansı elde edilmiş olurdu. Fenerbahçe’ye katkısına gelince “eğer sakatlık ceza sorunu yaşamazsa Fenerbahçe’nin kümede kalma ihtimalinin kilit oyuncularından olacağını” düşünüyorum. Bu transfere bakış açısı, iki takım arasındaki ufuk farkını tam olarak ortaya koyuyor. Ayrıca Premier Lig’den aldığı teklifi değerlendirmeyen Serdar Aziz’in hayallerinin Galatasaray’ın seviyesinde olmadığı ortaya çıkarmış oluyor. Buradan Serdar’ı beğenmediğim anlamı çıkmasın, ancak aslında Serdar kendini beğenmiyor ve “tenzil-i rütbeyi” çok da dert etmiyormuş gibi geliyor. O’na Jailson, Soldado ve Volkan Demirel’le bol “vizyon dilerim”.
- Luyindama’nın gelişiyle mecburi bir ayrılığa yelken açacak olan Maicon’a teşekkür ederim. Ben Maicon’un kötü bir stoper olduğuna düşünmüyorum. Sadece oyun boyunu kısaltmaya çalışan, hızlı stoperleri seven Fatih Terim’in oyun sistemine uymuyor ve O’nun en zaaflı halleri ortaya çıkıyordu. Yoksa sertliğiyle, mücadeleciliğiyle, fiziğiyle, frikikleriyle fazlasıyla önde özellikleri var ve zaafları ortaya çıkana kadar bu konuda Galatasaray’a ciddi katkılar verdi. Ayrıca oynadığında ya da oynamadığında huzursuzluk çıkarmadı. Yolun açık olsun Maicon. Özellikle Karabük maçındaki ruhumuza tercüman olan isyanını unutmayacağım.
Geleceğin Galatasaray’ı…
Ben transfer döneminin son anında yapılan bu agresif transfer hamlelerinin sadece yarım sezonluk bir hedef için olmadığını düşünüyorum. Öncelikle gelecek sezon için net bir iskelet hazırlandığı çok belli. Aynı zamanda geleceğin takımı oluşturulurken ortalama yıllık ücretlerin inmesi gereken seviyelere indiği ve bu doğrultuda ilerleyeceği belli oluyor. Sadece Serdar Aziz’in ücretiyle Marcao ve Luyindama’ya verilen ücret neredeyse aynı. Keza daha şimdiden 20 gol atan Diagne’nin ücretinin de Eren Derdiyok ile neredeyse aynı ve tüm yeni transferlerin bonussuz kontratlara sahip olması çok şey ifade ediyor. Sanırım gelecek sene Selçuk’un sözleşmesinin bitişi ve Eren’in kesin gidişi ciddi bir maaş yükü azalmasını sağlayacak. Belhanda ve Feghouli’den de bu sene azami fayda alıp seneye satıp yerlerine alınacak isimlerle bu planlama taçlanır ve Galatasaray’ın yıllık ortalama ücreti 40 – 45 milyon Euro bandına iner. Ben bunu çok önemsiyorum. Bu ücret ortalaması hem satmayı hem almayı kolaylaştırdığı gibi takım içi huzura da katkı verir.
Psikolojik Üstünlük
Diagne transferinin FFP kıskacındaki takımlar açısından çok büyük anlamı var. Eskiden büyük takımlar ligde sivrilen yıldız oyuncuyu almak için adeta açık arttırmaya girerlerdi. Oysa Galatasaray dışında kimse harekete bile geçemedi. Ödenen bonservis çok yüksek bir bedel de olsa Bayern Münih’in Bundesliga hamlelerine benziyor. Galatasaray bu sene yine şampiyon olur ve al-sat dengesini pozitifte tutarsa gelecekte ligin çıkış gösterenlerine ambargo koyabilir.
Yönetim Kanadı
Defalarca yazdık; Galatasaray’ın ciddi bir iletişim sorunu var. Abdürrahim Albayrak takımın basın sözcüsü ve bu konuda yetenekleri kısıtlı. Bu durum mayıs ayından beri defalarca kriz ortaya çıkardı. Albayrak’ın basın sözcüsü yapılmasıyla bence yanlış seçim yapan Mustafa Cengiz de çoğu zaman iletişim konusunda başarılı değildi. Bu süreçte çok ciddi hatalara tanık olduk. Öncelikle:
- Gomis’in satışı ve sonrasında alınamayan santrfor meselesinde ekonomik hesaplamalardan, kriz yaratan açıklamalara kadar bir sürü sorun ortaya çıktı. Futbolcunun satılması için bir “itibarsızlaştırma” politikası oluşturuldu ya da oluşmasına göz yumuldu. Tekrar olacak belki ama neticede sürecin sonu Şampiyonlar Lig’i tarihinde çektiğimiz en basit kuradan sadece UEFA Avrupa Ligi bileti alabilmemize ve ciddi ekonomik kayıplar yaşamamıza neden oldu. Başarılı bir Şampiyonlar Ligi periyodu olsaydı Rodrigues çok daha farklı rakamlara satılabilirdi mesela. Sonrasında TFF, MHK operasyonlarına karşı alınan konum çok yetersizdi. Fenerbahçe maçı sonrası yaşanan süreçler çok kötü yönetildi. Galatasaray aleyhine bildiri imzalamış, çok net bir şekilde kötü niyetli açıklamalar yapanlara plaket verildi. Ali Koç’la verilen fotoğraflar yine camiayı geren olaylardandı. Tüm yapılanlara gerek hukuki yollardan gerekse Galatasaray markasının gücünden gelen güçle cevaplar verilebilecekken, vermeyip; kulüp içi eleştirilere karşı resmi sitenin sert ve hızlı şekilde kullanılması manidardı. Ayrıca yönetime sosyal medya üzerinden yapılan eleştirilerin disiplin kuruluna sevkedilmesi de Galatasaray gibi bir markayla hiç örtüşmedi. Zira üfür ve hakaret içermeyen eleştiriler içinde ağır olanlar da olsa disiplin kuruluna sevk edilmeyi gerektirdiklerini düşünmüyorum.
- Yine devre arası transferlere girerken geç kalmak yine yönetimin önemli hatalarındandı bence. An itibariyle, transfer sezonunun sonunu görünce daha anlayışlı davranılabilirmiş, kabul ediyorum. Ancak transferlerin çoğunun yine de çok önceden bitmesi ve Türkiye Kupa’sı maçlarında sarı kırmızı forma ile önceden tanışmaları gerekirdi. Dört tane resmi maçı neredeyse boş geçtik. Burada transfer sezonunun sonunu görünce daha anlayışlı davranmak gerek kabul ediyorum. Bunun yanı sıra Ozan Kabak ve Rodrigues’in satışı ile birlikte biraz daha erken hareketlenmek gerekliydi bence. Yeni transferlerin adaptasyon süreci ve ilk iki maçtaki olası puan kayıpları ciddi psikolojik düşüşler yaşatıp, günün resmini tamamen terse çevirebilirdi. Her şeye rağmen transferin son haftasında yapılan hamleler ancak menajerlik oyunlarında yapılacak cinsten ve ben kendi adıma transferin sezonunun sonunun hüsranla bitme ihtimalini yüksek buluyordum. Yönetimi son anda yapılan transferlerden ve doğru ücret politikalarından dolayı tebrik ederim. Ancak yönetim bu süreçte öğrenilen şeyleri unutmayıp, üzerine koyarak başlamalı bir daha ki transfer dönemine.
Galatasaray ve UEFA Kupası
Yapılan transferlerden Galatasaray’ın UEFA Kupası ile ilgili de ciddi bir beklenti içinde olduğu ortaya çıkıyor. Yeni transferle kolay adapte olur, sakatlık sorunu yaşamazlar ve bu sayede Benfica engeli aşılırsa; bu sefer yılların birikimi değil de kısa vadeli plandan bir UEFA Kupası çıkabilir. Eğer böyle bir şey olursa bu sefer bunu ekonomik kazanç haline getirmek içi her türlü hazırlık yapılmalı.
Sonsöz
Galatasaray gerçekten farklı bir camia. En sevdiğini bile eleştirmekten geri durmayan, Galatasaray’ın iyiliği için ciddi hesaplar yapan, ilgilendiği alan neyse (scout, ekonomi, basketbol, futbol v.s) o konuda diğer taraftarları bilinçlendiren; en önemlisi evini, yani Ali Sami Yen’ini, çok etkin kullanan bir taraftar kitle var gerçekten. Tabii ki her güçte olduğu gibi bunda da ölçüyü tutturmak önemli. Galatasaray taraftarı ölçüyü tutturup, camia olarak tek vücut olursa, “proje, vizyon” ne gelirse gelsin baş edebilir.
Gelinen bu aşamada özellikle derbilerde sinir harplerine, tuzaklara hem saha içinde hem saha dışında düşmeden, herkesin beklediği “adam yiyecek” futbol organizasyonuna odaklanmak lazım. Aslında Galatasaray en tehlikeli haftayı Göztepe maçıyla atlattı. Bugün Alanyaspor maçını da tehlikesiz atlatırsa kısa sürede proje takımını bertaraf edecektir. Şuan benim hislerim geçen yılın ilk sekiz ve son sekiz haftasındaki önlenemez çıkışın başlamak üzere olduğu yönünde. Bakalım zaman ne getirecek?
Evet bu sene de “her şeye rağmen” sezonlarından olacak gibi. Biraz sinir harbi yapsa da sonunda kazanınca ne kadar keyifle dolduğumuzu biliyoruz ne olsa.
Haydi lige tekrar ambargo koymaya!
Haydi gerçek “vizyon” olan Galatasaray şiarını dünyaya duyurmaya!
Yolun açık Galatasaray…
Not: Bugün Sevgili Metin Oktay’ın doğum günü. O’nu saygıyla anıyorum. Bugün üç-beş kuruşa arma öpenleri gördükçe ömürlük böyle ömürlük bir mirasa sahip olmanın gururuyla dolup taşıyorum!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom